Zamanın içinden geçerken,
bir çiçek soldu.
Bütün gölgeler kayboldu,
sadece bir anın kokusu kaldı geriye.
O an, bir kalpte yankı buldu,
bir ömrün içinde kaybolan bir iz.
Her nefes, bir geçmişin hatırası,
her adım, bir geleceğin belirsizliği.
Ve biz, birer yelken gibi,
rüzgarın yönüne bırakılmışız.
İçimizdeki deniz,
dalgalarla savrulurken,
o an, sadece bir suskunluk.
Bütün sözcükler, birer yük gibi,
kendi ağırlığını hissettirmeden kaybolur.
Ama o anın kokusu,
kalbin en derin köşesine kazınır.
Belki de, zamanın akışında kaybolan bir yıldız,
belki de bir yalnızlık.
Bir anda, bir bakışta kaybolan,
sonsuzluk gibi bir şey.
O an, nehir gibi akar gider,
geri dönmek imkansız.
Ama izleri kalır,
her bir adımda, her bir solukta.
Ve belki de, bu kayboluşta,
bulduğumuz tek şey,
kendi içimizdeki boşluk.