Yıllanmış şarap gibidir eski aşklar, eskidikçe değeri artar. Hele bir de imkansız bir aşk ise anlatılamaz. Satırlara sığmaz. Onunla ilgili cümleler kuramazsın. Her satır boğazına tıkanır. Bir şeyler söylemek, onunla ilgili bir şeyler paylaşmak istersin, ama yapamazsın. Çünkü bilirsin her şeyin geçmişte kaldığını. Zamanın çok geç olduğunu bilirsin. Sonra kapanırsın dört duvar arasına. Gece olmadan güneş doğsun istersin. Beraber geçilen yollar anlamsız gelmeye başlar artık. Özenle sakladığın sinema biletleri, en çok sevdiği şarkı listesi.
Onlar bile mazide kalıp atılır bir tarafa. Sevdiği şarkıları sevmesen bile dinlemeye başlarsın. Sırf hatırlayıp biraz daha gülebilmek için. Ama her şeyin boşa olduğunu da bilirsin. Ne yaparsan yap sana dönmeyeceğinin, seni sevmeyeceğinin farkındasındır. Gece daha çok hüzünlenip, gündüzleri rüyalarından gitmesin dersin. Bu yaşadıklarına her şey dersin. Sevmek dersin. Bağlandım unutamıyorum dersin. Aslında cevap hepsidir. Çünkü bu Aşk’tır. Kaderin en büyük
oyunudur. Kimsenin kaçamadığı ve kaçamayacak olduğudur.
Adı Üstünde Bu Aşk’tır.