Geniş panjurların arasından güneş vururken beyaz tenine, yeşil bitkilerden meydana gelmiş gözlerini her kırpışı sanki en korunaksız ormanları açıyor dünyaya. Tatlı bir kahverengi saçları, dalgalanıyor dik omuzlarından aşağıya. Saf bakışları kendine çekiyor insanı, sanki görünmez bağları varmış gibi. Sol yanağındaki derin gamzesi her konuştuğunda kendini belli ederken arada tebessüm ederek karşılık veriyor ve sonrasında tekrar akıcı konuşmasıyla kendine hayran bırakıyor karşısındakini.
Pek konuşkan olmadığı ama karşısındakinin konuşma hevesini kırmamaya özen göstererek onu tasdiklediği ne kadar kibar bir insan olduğunu gösteriyor etrafa. Sessiz ve kendi halinde her insanın yapacağı gibi bir an önce dinlenmek ve kendi dünyasına dalmak isteği geçiyor zihninden. Düşündüğü gibi, sonunda eve gitme zamanı gelince sakince toparlanıyor ve evine dönüyor. Kendi dünyasına, ait olduğu tek gerçeklere ve kitaplarına sığınıyor. İşte diyor "Gerçek mutluluk bu!"