Uyanmışım bir sabah namaziyle,
Aklımda ne terkedilmişliğin verdiği boşluk,ne umutsuz kurduğum hayaller var.
Sadece 'yaşıyor' olmanın sade ve temiz hali var.
Kalp atışımın göğe bakarken duyduğu huzurdan başka,
Yormuyor yüreğimi hiçbir şey.
Yemek kokusu yayılıyor evlerden sabah işe gidenler için
Sokaklarda bulutlarla oynayan bir çocuk,
Sessize alıyor insan gürültüsünü.
Uzaktan bir şiirin ilhamı geliyor,
Belkide kimsenin yolunu kesmeyecek
satırlar yazıyorum...
Hızla yaşlanan insan imanı ile,
Sözcüklere ve insanlara.
Yani bu yangın yeri akıllara bağlanıyorumki sadakati bilir ihaneti seçerler.
Temiz yanlarına çamur, hürriyetine esaret arar.
Yaşam aşkına, illa tütün kokan bir sevda sarar.
İnsan bu, umutlarıyla mutsuz, ekmeğiyle aç gözleri doymaz.
Ah keşke sadece insan gibi 'yaşamayı' öğrenseydik.
Bizi bir insan değil rüzgar, deniz, güneş büyütseydi.
Kana kana içtiğimiz sularla besleseydik hürriyetimizi.
Ezan vakti gibi, vakti olsaydı her gün.
Sevmenin, affetmenin ve en çokta
Bir çocuğa sarılmak farz olsaydı.
En az beş vakit.
Çocuklar bizim Cennet gülümüz bilseydik,
Saf tertemiz çocuklar gibi kin tutmayan olsaydık,dünya yaşanacak yer olurdu.