BIR MEKTUP SALYANA
Yine tepeden çöktü akşam cundaya
Ve ben döküntü bir evden kuşları izliyorum
Peki sen ne alemdesin ilkbahar kokulum
Birazdan yağmurda başlar hava kapali
Sen bir ıslanırsın, ben iki
Ve hangi şiirde adın geçse bu aralar
Kayseriden bir güvercin selam getirir Salyanın çatal karam kaşlarına
Söylesene benim kederli sevincim cantanem
Mektuptar hep böyle geç mi gelir nezaret haneye
Yüzümden geçen ayriliktir
Duvarları tırmalayan bir yalnızlıktır benimkisi
Ben yüreğimin bakır tastan içilmiş hüznüne de şahidim
Gel gelelim ki, sesinden sarıldığım mısraların kaç okta ettiğini bilmem
Sende söyleme
Sen, öylece geçip gittiğin bir ömrün hatırası olarak
Yün ipliklerle ördüğün örgülerin bir kısmını hatırla
ve kıyısına sığınıp ortasından geçtiğim o hayattan
İçimin bayatlamış haliyle soruyorum bütün soruları
Yağmurunda ıslandığım cundaya
Gözlerindeki bu kederli halkalardan
Bir bölümünde bir birine dolanmış o akasyalar
Islanırsa kumral bir dolunayda hiç durma
İkisinden birini seç
Halbuki İncinmiş miskin bir dil değil ki bu
Rengine gül kurusu fistanlar açılsın
Sen şimdi yorgun ellerinle
bir tüvali süsle
Bir sabah geceliğimle gelip, ömrünün kanatlarına tüneyeceğim.
Ve dilersen
Unutulmuş anıların bende bıraktığı bir kaç şarkı söyle geceye
Yeşil zeytin alacağım olsun ellerinden
Dilersen gününün ağardığı o son saatlerde
Sol omzuma doğru uzanan sonbahardan olurum
Burası alemi dergah
Ben döküntü bir evden kuşlara selam gönderiyorum sevdigime
Belki bilirsin sevgili sevincim
Kayseri yaşanmış aşkların
Cunda ayrılıkların şehridir...