Bir yorgunluk düşünün insanların şikayetçi olduğu;
Ve yine bir yorgunluk düşünün ebedi hayatı kurtarmak adına bazılarının yoluna öldüğü.
Bir yorgunluk düşünün cennette tahtlara oturtan;
Ve yine bir yorgunluk düşünün cehennem ateşini harlayan.
Yorgunuz...
Bedenen yorulmak insan için vardır.
Bîtap düşüp oturduğun yerde kalakalmak insan için...
Ağlamak insan için vardır, gülmek insan için. Vicdan insanda vardır;
insan için insanda vardır. Öyle ki; vicdan bataryaları boşalan insandan daha fazla zarar veren olmadı bu dünyaya. Türünü katleden, yiyen, soyunun tükenmesi için mücadele eden başka varklıklar görmedim. Bir aslanın yılana dönüşmek için çabaladığını, süt veren ineklerin "boğa" olmak için hastaneden gün aldıklarını da görmedim.
Deforme etmeden aslını yazalım, güzel ifade etmiş Bukowski:
" Bana "İnsanlarla ne problemin var?" diye soruyorlar. Ne yalan söyleyeyim; ben hiç menfaatçi antilop görmedim, ben hiç riyakar bir mantis karidesi görmedim, ben hiç yalancı bir orkide görmedim, ben hiç tecavüzcü bir papatya görmedim. Bunların hepsini insanlarda gördüm. " ve ancak şu şekilde tamamlayabilirim cümleyi: İnsandan başka yaratıcısına savaş açan kimseyi görmedim. Dünyayı yaratmış havalarına giren bir karınca ile karşılaşmadım hiçbir yerde.
Neden mi karınca ?
Çünkü insanın dünyayı yönetme işine girmesi bunu yapabileceğini öne sürmesi ancak karıncanın dünyayı yarattığını iddia etmesi kadar absürd olur. Ötesini düşünemiyorum. Bence karınca ve insanı mukayese etmek çok yerinde bir teşbih oldu.
...
Yine yazmak istediklerimi yazamamışım. Kalemim tam da kalbimin rahatsızlığına dokunmuş.
Farkeder farketmez konuyu noktalıyor ve yorulan bedenimin aksine; dimdik ayakta kalan şiarımı ve ruhumu yazıyorum. Bu böyle sayfalarca gider, ancak bir şiir dinleyip uyumam gerek.. Ben de çok istiyorum araştırıp-geliştirip yazmayı. Ama birçok defa başa dönüp okuyamadan paylaşıyorum. Yeter ki diyorum; yeter ki eksik olmasın elimde mürekkep izi. Ve yeter ki rahatsızlığı dinmesin kalbimin.. Sadece biraz yoğun geçiyor. Sorumluluk ve yoğunluk insanı dinç tutar, biler. Boş zaman insanı tembeleştirip paslandırır. Bileniyorum. Hayatta ne kadar dolu olursanız o kadar çok iş yaparsınız. Ama boşluk hissi -daha güzel ifadeyle illeti- birkez üzerinize sinmiş olsun, velevki yanından geçin; insana hiçbir şey yaptırmıyor.
Aralarda dinlediğim şiirleri, aralarda okuduğum kitapları, aralarda yazdığım bol hatalı, bazen çocuksu bazen sitemkâr dizeleri güzel bir demet yapıp hediye ediyorum yarınlara.
Her saat altmış dakikadır.
Hastane penceresinden mi, hapishane penceresinden mi bakıyorsun ?
Her saat altmış dakikadır.
Uyuyor musun, okuyor musun ?
...
Biraz da çekmek gerektiğine inanıyorum..
Dert çekmek, uykusuzluk çekmek, açlık çekmek, hasret çekmek, gurbete düşmek... Çalışın ! Yarın büyük bir uyku var diyen Hasan el-Benna'ya her defasında hak veriyor ve bir prensip olarak uyguluyorum.
Ne kadar zaman geçerse geçsin, kaç diplomada, kaç sertifikada adım yazılırsa yazılsın; "ben talebeliğimdir, talebelik ben..."
Ve ilim talebesine zillet-gurbet lazım;
Gerisi hüsrandır..
Bu zillete talip olanlara, gurbete düşüp; anadan, vatandan geçenlere selâm olsun. Rabbim bizi hüsrandan, yanlıştan ve sapmadan korusun...
11.06.2019