TARİHİN VE TARİHİ ESERLERİN ÖNEMİ
Tarih bir milleti millet yapan ana unsurlardandır. Tarih toplumların hafızasıdır. İnsana haysiyet ve karakter kazandıran üç dört ilim dalından biridir. Tarihini yitiren milletler önce sömürge sonra asimile olma yoluna ilk adımlarını atmış demektir. Hal böyleyken tarihi eserlerin önemini kavrayabiliyor musunuz? Tarihi eserlerimiz bizim bu topraklara vurulmuş mühürlerimiz, tapu senetlerimizdir. Atalarımızdan miras çocuklarımızdan ödünç aldığımız varlıklardır. Tarihi eserler bütün millete aittir ve onları korumak hepimizin boynunun borcudur.
Zaten taşınabilir tarihi eserlerimizden birçoğunu batılı devletler çalmıştır. Taşınamaz durumda olanları da yok etmek için elimizden gelen her şeyi yapıyor gibi görünüyoruz. Eğer onları da kaybedersek çocuklarımıza neyi göstereceğiz, şehirlerimizi ne süsleyecek, ahrette atalarımızın yüzüne nasıl bakacağız, sanatçılar neyi örnek alacak, tarihçiler neyi araştıracak, fotoğrafçılar neyin fotoğrafını çekecek, müzelerimizde neden bahsedeceğiz, diğer devlet ve milletlere karşı neyimizle gurur duyacağız?... Ayrıca tarihi eserler turizm için de şart olan unsurlardandır. Kaybettiğimiz takdirde ekonomimiz de etkilenecektir. Peki bizde halk olarak hiç şuur yok mudur ki bu eserleri vahşice yok ediyoruz?
BİRECİK’TEKİ TARİHİ ESERLERİN DURUMU
İşte Şanlıurfa’nın Birecik ilçesi de bu yerlerden biri. Tabiat güzelliklerinin göz kamaştırdığı şehircilik açısından gelişmiş olan, ticaret ve tarım işlerinin belli oranda da olsa yürüdüğü , diğer hizmet ve imkanların makul olduğu bu memlekette tarihe saygıdan ve şuurdan eser yok maalesef. Halk sanki yangından mal kaçırırmış gibi bir acele ve cehaletle tarihi eserleri yok etmek için el birliği ile çabalıyor. Osmanlı hatta Memlüklerden kalma olduğu zannedilen sur ve kapılar (ki sadece üç kapı ve birkaç metrelik sur kalmıştır) yıkıldı yıkılacak. (özellikle Meçan kapısı) Tarihi camilerin duvarları kahrolası sprey boyalarla yazılmış aşk sözleri, siyasi sloganlar ve küfürlerle dolu. Kale girişi, cami yanları çöplük haline gelmiş. Tarihi çeşmelerde musluk yok ve çöp kutusu olarak kullanılıyor. Anlayamıyorum bu cehalet ve vahşet nedir? Tarihe saygınız yok tamam ama Allah’tan korkunuz, kuldan utancınız da mı yok. Memleket sevginiz yok ama çocuklarınızın geleceğini de mi düşünmüyorsunuz. Şimdi ben buradan başta Birecik Halkına olmak üzeri yöneticilere, yetkili ve ilgililere, muhtar ve imamlara , STKlara çağrıda bulunuyorum. Meçan kapısı, Mahmut Paşa Camisin duvarları, Ulu Caminin etrafı, Urfa kapısı etrafı, kale girişi, İskele cami etrafı, Kürt mahallesine giriş yolundaki o eski bina, bankanın arkasındaki o nefis bina ve bunun gibi birçok yer kötü durumda. Lütfen bir şeyler yapın. Temizlik, tadilat ve restorasyon şart. Lakin restore ederken ucuz olsun diye Suriyeli veya köylü işçiler çalıştırmayın veya tarihi duvarlardaki yazıları silmek için boyamaya kalkmayın sakın. Bu işi uzmanlara bırakın. Zira Türkiye’de restorasyon adı altında eldekini de kaybetme olayları çokça görülmektedir. Sonra Birecik’te eski zamanlarda olduğu gibi birkaç bekçi görevlendirilmelidir. Bunlar geceleri şehri dolaşarak hem bu eserleri korur hem de emniyeti sağlarlar. Muhtarlara ve tarihi camilerin imamlarına görevler verilerek camiyi ve tarihi eserleri korumaları sağlanmalıdır. Tarihi eserlerin yanlarına o tarihi eserlere zarar vermeyecek şekilde tabelalar dikilmeli hatta en önemli yerlere birkaç kamera takılmalıdır. Emniyet ve zabıta her an tetikte olmalıdır. Çöpçülere özellikle bu mıntıkalarda işlerini doğru düzgün yapmaları tembihlenmeli yapmayanlar işten çıkartılmalıdır. Belli bir yaştan küçük çocuklara sprey boya satımı yasaklanmalıdır. Dernek, vakıf, oda ve sendikalar da siyaset ve para işlerini bırakmalı ve kendi işlerini yaparak memleketine sahip çıkmalı, kendi bünyesindeki gençleri ve çalışanları uyarmalı ve şuur aşılamalıdır. Halkı bilinçlendirmek için sohbet ve konferanslar düzenlenmeli, el ilanları ve afişler basılmalı, sosyal medyada paylaşımlar yapılmalıdır. Mekteplerde talebelere konu dahilinde bilgi verilmelidir. Aileler çocuklarına sahip çıkmalı ve terbiye vermelidir. Türkiye çapında da yapılabilecek şeyler vardır. Radyo, gazete ve televizyonlar konu hakkında yayınlar yapmalı, tarihi eserleri tahrip edenlere büyük cezalar verilmeli, ders kitaplarına bunlar eklenmeli ve bir Cuma da bu konuda hutbe verilmelidir. Olmaz olmaz demeyin tembellikten, açgözlülükten ve cahillikten kurtulabilirsek çok şey olur.
Düzelme emarelerinin görülmesi dileğiyle saygılar…
Muhammet Baran ASLAN, 2018