Birinci soluk,
bizi hayata bağlayan o ince ip.
Ona sarıldıkça,
gözlerimizde yansıyan dünya
daha berrak, daha net olur.
Ama sonra,
fark etmeyiz;
ip incelir,
ve bir gün kopar.
O an,
sesler susar.
Bir rüzgar gibi,
şeyler kaybolur.
Sadece o birinci soluk,
hatırlanır.
Sonsuza kadar…
Zamanın katmanlarına gömülen
gizli cümleler,
bize saklanmış yıllar,
her şey birbirine karışır.
Ama hala,
belki de sadece bir an,
bir anlık bir göz teması yeter,
her şey yeniden başlayabilir.
Ama biz hep bir yerde dururuz,
bekleriz.
Ve o birinci soluk,
belki de hep içimizde kalır.
Bir başlangıç,
bir bitiş,
bir kayıp.
Bilinç,
gölgesini takip ederken,
gerçek bir nefes alır.