"Ve zaman her zaman insanoğluna yardımcı olan bir araç oldu her zaman. Acısına , hüznüne,mutluluğuna ,sevincine,yaşama ve ölüme. Zaman içindeki bu kavramlar hep birbirine dönüşerek ilerler.Geriye dönüp baktığınızda kavramlar zamanın içinde kaybolmuş sadece rakamlarla başbaşa kalmışsınızdır."
Ezra gözlerini hafifçe araladı. Bir sürü uğultu duyuyordu. Bütün sesler birbirine girmiş beyninde yankılanmaya başlamıştı. Ezra'nın gözlerinin açılmasını fark eden kişilerin yüzünde rahatlama ifadesi yer almaya başladı. Aralarından biri ismiyle hitap edip nasıl olduğunu sordu.Ezra yavaşça doğrulduğu sırada ensesinde şiddetli bir acıma hisseti. Hatta acmayla birlikte zonklayıcı bir ağrı vardı. Gelen bir kaç sağlık ekibi Ezra'yı sedyeyle birlikte ambulansa doğru götürmeye başladılar.Ambulansta yapılan ilk müdahalele ile birlikte ,hastaneye ulaştıklarında bir kaç tetkik yapıldı. Bir kaç saat sonunda hastaneden sadace ağrı kesicilerin yazıldığı bir reçeteyle ayrılmıştı Ezra. Halihazırda bekleyen taksiye binip plazaya doğru yola koyuldu . Taksi de yaşadığı o dakikaları hatırlamaya çalıştı .Ancak nafileydi. Ne olduğunu hatırlamıyordu . Taksiciye ücretini verdikten sonra plazaya giriş yaptı. Resepsiyon görevlisinin bir kaç sorusunu yanıtlayıp iyi dileklerini dinledikten sonra kendisine ne olduğunu anlamak için bir kaç soru sordu. Görevli kendisini baygın bulduğunu ve hemen ambulansı aradığını söyledi.
"Bu saçmalıkta neyin nesi olabilir ki."
Ezra söylediklerini yüksek sesle aktarmıştı . Çünkü resepsiyonist dahil herkesin duymasını istemişti .Ezra her ne kadar inanmak istemese de bu duruma inanmaktan başka çaresi kalmamıştı. Biliyordu. Beynindeki o anılarda bu lobide resepsiyonistler de vardı ve şimdi onlar yalan söylüyorlardı . Hiç akıl kârı olmayan işlere gebeydi tüm bu olanlar , ancak ilerlememeliydi, daha da ileri gitmemeliydi. Çünkü her düşündüğünü kanıtlamak istemesi başarısızlıkla sonuçlanıyordu. Önce görevlinin anlattıkları sonra ise kamera kayıtları. Kameranın gün boyu bozuk olması onu iyice çıkmaza sokmuştu. Elini attığı , aklına gelen her yer hüsrandı.
Ezra odasına geldiğinde hala baş ağrısından muzdaripti. Kendine hazırladığı filtre kahvesi ve salaş pijamalarıyla geniş ve yumuşak deri koltuğuna kendini bıraktı. Televizyonunu açmak için eliyle kumandaya uzandı . Ekranda ilk çıkan bir müzik programıydı.Sonrasında ise belgesel, dizi ,yemek programları ,haber ve tekrar müzik derken hemen bir önceki kanala geri döndü. Haber programında gördüğü resme dikkatlice baktığında kim olduğunu anlaması uzun sürmedi .Bu bir önceki gün adliyede kendisine yenilen avukat Murat Santer'di. Televizyonun sesini biraz daha açtı.Murat Santer'in ölüm haberi bir anda odada yankılandı.
"Nasıl yani ,ölmüş mü?"
Açıklanan açıklamayla bir kalp rahatsızlığına bağlı öldüğünü söyleyen spiker sonrasında hemen başka bir habere geçiş yaptı. İşte bir insanın hayatı beş dakikadan az olan bir habere sığdırılıyordu .Ezra eline aldığı telefonun arama bölümüne Murat Santer'in adını yazdı. Hakkında çıkan haberleri bütün sitelere girerek okudu.
"Gayet genç bir adamdı. Yazık olmuş .Ama nasıl , onu gördüğümde gayet iyi gözüküyordu . Hayat gerçekten de garip ."
Ezra'nın beyninde bir anda dün geceki görüntüler belirdi. Onu en spn o mafya görünümlü adamların yanonda görmüştü, emindi .Ezra'nın kafasında oluşan binlerce soru yanıtsız bir şekilde cevap bekliyordu.Murat Santer'in kalp krizinden ölmediği üzerine binlerce kez yemin edebiliridi ancak bunlar sadece hissettikleriydi. Kanıt olmadan dava olmazdı yada gerçek su yüzüne çıkmazdı . Fakat şimdilik bu mümkün değildi.Bu yüzden düşünceleriyle arasına kısa bir mesafe koydu .
Ezra bilgisayarını açıp mail hesabına girdi. Bir kaç dava hakkında gelen mail dışında pek önemli bir şey gözükmüyordu. Mail hesabından çıkış yaptı . Ellerini tekrar tuşlara götürdüğünde bu sefer farklı bir hesap yazmıştı. Şifreyi de doğrulayarak hesabı erişime açtı.Ancak o sırada kapısının zilinin çalmasıyla bilgisayarının ekranını hızlı bir şekilde kapattı. Korkudan oluşan bir refkleksti bu .Kapıya doğru yöneldi.
"Ezra , benim açsana."
Kapının arkasından gelen sesin can alıcı ve enerjisi yüksek oluşundan gelen kişi belliydi. Ezra'nın yüzünde hafif bir tebessüm oluştu .Ezra bir hamlede kapıyı açtı. Karşısında dikilen kişi en sevdiği kardeşi Yezda'dan başkası değildi. Yezda ,konuşmalarını devam ettirerek odaya giriş yapmıştı bile. Hem soru hem cevap makinesi gibiydi. Tek kendisi soruyordu ve kendisi cevaplıyordu. Ezra ise , bu kişinin kendi kardeşi olduğu konusunda hep tereddüte düşmüştü. Yani kendisi sus pus olma ustası bir insandı ama kardeşi tam bir çenebazdı. Konuşmayı bu kadar seven bir kardeş ve susmayı seven tam zıt bir abla . Ne kadar da ironikti. Ezra dayanamayıp Yezda'yı durdurmuştu. Ancak Yezda'nın durmaya niyeti yoktu.
"Telefonlarına bile cevap vermiyorsun? Seni ne kadar da merak ettim haberin var mı? En azından bir haber versen olmaz mı?"
Ezra yüzüne takındığı gülümsemesiyle olanları anlatmamaya kararlıydı. Ne de olsa bu Yezda için iyi olmazdı. Kardeşini endişelendirmemek adına beyaz yalanlarını sıralamaya başladı Ezra.
"Biraz rahatsızlandım tatlım . Biliyorsun bu havalar beni hep bu şekilde alt ediyor ."
Yezda ablasının yanına ,dizlerinin dibine kıvrılıvermişti.Kedi misali ablasının huyuna gidiyordu .
"Hadi ama , bir Ezra Neyran bu havalara karşı alt olur mu? Güldürme beni."
Ezra kız kardeşinin kendisiyle dalga geçtiğini çok net anlayabiliyordu. Koluna hafif sert bir vuruşla , onu dizlerinin dibinden alması uzun sürmedi.
"Demek öyle Ezra hanım ."
"Öyle tabiki ve senin işelerin yok mu hadi bakalım bana taktın bu kadar?"
Yezda sinsi gülümsemesiyle cevap verdi.
"Evet senin bu kardeşinin işleri var elbet ama asıl senin bu kardeşinin sana söylemek istediği bir haberi var."
Ezra kardeşinin bu söylemlerine alışmış edasıyla dinlemeye başladı.
"Ben sanırım aşık oldum."
Ezra gözlerini devirerek karşısında bu haberi dünyanın sekizinci harikasını bulan kişi edasıyla konuşan kardeşine baktı.
"Şaşırdık mı? Tabiki de hayır. Bu kaçıncı aşık oluşun acaba senin?"
Yezda deri koltuğun köşesine kendisini bıraktı .
"Bu sefer ciddiyim neden inanmıyorsun? "
O sırada Ezra'nın telefonu çalmaya başladı . Ezra telefonun ekranında gördüğü numara ile afalladı . Yezda'ya aldırış etmeden telefonu alıp diğer odaya geçti. Ezra telefonuyla yaptığı kısa konuşmada gergin görünüyordu. Kelimeleri tek tek cımbız edasıyla alıp karşı tarafa dikkatli bir şekilde iletiyordu .Yezda ise her zamanki gibi şu an aşkının büyüsüne kapılmış kendini bıraktığı deri koltukta hayallere dalmıştı.
"Çıkmam lazım hadi Yezda ."
Ezra'nın ani çıkışlarına Yezda da alışmıştı ancak hep bu gizemli ve havalı görüntüsünün altında ne yattığını merak etmişti.Yezda bıkkınlık hissiyle ablasına karşı sözlerine devam etti.
"Hemen mi? Hadi ama daha yeni gelmiştim."
Ezra , Yezda' yı istemeye istemeye birlikte çıkmalarına ikna etmeye çalıştı ki ikna kabiliyeti konusunda üstüne yoktu . Ne de olsa başarılı bir avukat , iyi bir konuşmacıydı .
"Hep böyle yapıyorsun? Sen gelene kadar bekleyebilirdim ama Ezra hanım asla ama asla buna izin vermez bu onun katı çizgisidir."
Ezra Yezda'nın bu kendini eliştiren, dik başlı ,atarlı hallerine aldırmadan onunla çoktan giriş kata inmiş ve taksiyle yollamıştı. Kendisi de arabasına binip hemen oradan uzaklaştı. Aradan geçen stresli araba yolculuğu sonunda geldiği yer rüzgarlı bir yamacın başıydı. İç ürperten bu yer aynı zamanda insana huzur veriyordu . Her ikisini de barındıran nadide bir yerdi . En azından Ezra için öyleydi. Ezra soğuk rüzgarın, yüzünü yalpalamasına izin vererek defalarca daha derine dalmayı başarıyordu.
Ellerine geçirdiği siyah deri eldivenleriyle , saçlarının birbirine karışmasına aldırmayarak zamanın geçmesini bekledi. Çünkü bu bekleyişin bir misafiri vardı. Her misafirinde bir geliş sebebi .Yoldan gelen, toprağın tekerlekle buluştuğunu belli eden ses başka bir aracın geldiğini çok geçmeden belli etmişti. Araba biraz hiddetli bir frenle duraklamıştı. Arabadan inen uzun ve iri bir adam Ezra'nın yanına doğru ilerledi. Ezra ise hâla karşıya yamacın derinlikleriyle bütünleşen denize bakıyordu.
"Bu kadar uzun sürmemeliydi."
Adamın sesi kalın hatta boğuktu. Akılda kalıcı bir ses tonuna sahipti. Sesinde endişe ve emredicilik bir arada bulunuyordu. Ezra ise yamacın derinliklerine bakmaya devam ediyordu.
"Dün gece beklenmedik olaylarla karşılaştım. Peki senin bundan haberin var mı?"
diyerek adama karşı vücut hizasını döndürmüştü.Adamın yüzünün sol tarafında genişçe bir yanık izi bulunuyordu. Derisi koyu kahverengiydi. Ancak giydiği şapka ve boynunu aşan atkısıyla bu iz kendini o kadar da belli etmiyor aksine saklıyordu.
"Sana her işe bulaşmaman gerektiği söylendiği halde hâla aynısını yapmakta ısrar edersen bunların olması kaçınılmaz olur haksız mıyım?"
Ezra 'nın yüzünde karşısındaki insanın çok bilmişliğini yerle bir etmek isteyen bir ifade vardı.
"Sakin ol ve mail adresine girdiğini söyle."
"Giremedim daha doğrusu hesabı açtım o sırada Yezda geldi ve inceleyemedim."
Adam kalın siyah deri eldivenleriyle cebinden bir zarf çıkardı.
"Bunu tahmin etmiştim. Al bakalım."
Ezra zarfı tereddütle ve merakla aldı , yazılanları büyük bir dikkatle okudu. Gözleri istemsizce daha da meraklanarak yazıları hızlı bir şekilde geçiyordu. Göz bebekleri heyecandan kocaman olmuştu.
"Sonunda bulduk ."
Ezra 'nın karşısındaki adam bunu bir zafer kazanmış edasıyla söylemişti.Gözlerinde de bu ifade kendini açıkça belli ediyordu.
01.01.2019 Saat:23:45
Ezra o gece arabasını otele yaklaşık10 dakika mesafe olan yolda bırakmıştı. Dikkat çekmeyen bir tavırla otelin arka kapısından giriş yapması ise kendisini zorlamadı . Bir kaç yalan onun bu işi başarmasına yardım etmişti. Oteldeki sessizlik takdire şayandı. Ezra ise tüm bunların olacağını önceden bilen taraftı. Yavaşça lobinin görünmeyen arka kısmından olanları izledi. Zavallı bir durumda olan bugün ki davalı tarafın avukatı ağzı yüzü dağılmış bir şekilde birkaç adamın elindeydi. Ezra birkaç dakika daha izledikten sonra tekrar otelden çıkıp ön kapıdan giriş yaptı . Rolünü istediği gibi oynamış ve karşı tarafın acımasızlığıyla yüzleşmişti . Ancak aptal olan kendisi değil karşı taraftı ve bunu bilen kendisinden başkası değildi. Eğer ki aptal taraf olsaydı şu an mezarda yatan o aptal avukat yerine kendisi olurdu. Ancak Ezra rakibini çok iyi tanıyordu. Hem de kendinden bile fazla .
"İstediğinizi almak için zorlu yollara girmek gerekir bazen . Çamurlara bulanıp ,tökezlemek gerekir . Ancak, asla ama asla kendi benliğinizi unutmamanız gerekir . İşte onu unutursanız siz kalmazsınız . Sizi ele geçiren yerine kendini koyar ."
"Oyunda her zaman merkez için oynayın; Onu koruyun ,kontrol edin,ele geçirin ve etkileyin . İşte bu kadar basit."