Saat 08:00 den beri yürüyorum bu uçsuz bucaksız bozkirda... Güneş çok uzaklardan bir dağ silsilesinden ufka dogru yükseliyor... Bozkirda gün doğumu en muhteşem olay... Uzun ince yolun az ötesinde çok olaylara tanıklık etmiş eski zamanlardan kalma dertli bir kuyu. Bu sıcağa rağmen hala bağrında su var... Şu kuyunun dili olsa ve zaman geriye gitse, kervanlarin tüccarların köylülerin ve dervislerin hikayelerini bir bir dile getirir... Bozkır bir sevda ise buna katlananin sırtı yere gelmez... Susayan atlarin serinliginde bir mutluluk gizli. Ekin tarlalari hasat olacak gunleri bekliyor... Ve binbir hayalden azi kuruluyor ... Toprak suya hasret nicedir. Önünde sıcaktan bunalmış kaplumbağa ağır ağır yola revan oluyor sararmış ot hisirtisinin içinden geçerek.... Derken bir koyun sürüsü önünde kaval çalan cobanin mutlu ezgileri ile gidiyor sıcağa aldırmadan... Bir eşek ise tepeyi aştı aşacak ve gölgesinde bir dert yükü var... ve birden gözden kayboluyor... Bozkır biraz da gizem doludur... gecesi ile gündüzü bambaşka bir sozlesmedir... Gunes bozkira dusecek sanirken ayin savki vurur tepelere...