'Bana göre engelli olmak, hep bir şeyleri eksiğiyle yaşamak, ya da hiç yaşayamamaktır aslında... Gözlerinizi kapatın ve hafif hafif esen rüzgarın esintisine eşlik eden güneşli bir yaz akşamını hayal edin. Sonra dışarıda cıvıl cıvıl öten kuş seslerine eşlik ederek oyunlar oynayan çocukları, pencere kenarından izleyen engelli bir çocuk olduğunuzu düşünün. İşte o an ilk eksikliğinizi çocukken hissedersiniz. Siz de o çocuklar gibi oyunlar oynamak istersiniz ama oynayamazsınız... Kısacası, bana "hayat nedir?" diye sorsalar, Benim için hayat, "Çocukluğumda hiç oynayamadığım o körebe oyunudur" diyerek cevap verirdim. Neden mi? çünkü ben hep kör, hayat ise hep bir ebe... Biliyor musun, Bu gün 3 aralık dünya engelliler günüymüş baba. Keşke şimdi yanımda olsaydın. Sanki bir masalmış gibi, her gece bana gökyüzünü anlatsaydın. Yıldızlardan dilekler dileyip, hep bir umutla bekleseydik o dileklerin gerçekleşmesi için. Oysa ne kadar da güzel bir kelimeymiş "Umut'la Beklemek." Kimbilir, belki de özlemenin diğer adıydı beklemek. O kadar çok özlediğim şey var ki bu hayat'ta. En çok da anlatılmayı özlüyorum. Bana renkleri anlatabilir misiniz? Biliyorum, siyah benim yaşadığım karanlık dünyanın adıydı. Sahi, hep aynı görünümemi sahiptir bütün yıldızlar? Sahi, Çocukluğumda uçuramadığım o uçurtmalar gibi özlem kokuyormudur bütün uçurtmalar? hiç sıkılmadan her şeyi anlatabilen yokmudur bu hayat'ta? Keşke bir cümle olabilseydi şimdi zaman. Ve babam, yanlış yazılmış bütün kelimelere inat, beni hep bir doğruyla tamamlayan bir cümle olabilseydi...
//Mehmet Bakır.