Uzunca bir zaman geçti.
Bu ne verem ayrı düşmekmiş.
Kalbin yoksulluğu bir tutam hâr olmuş.
Bu ne verem ayrı düşmekmiş.
Şafak vakti sökülen güllerden,
Bir tutam lâl koparmış.
Bu ne verem ayrı düşmekmiş.
Sokak sokak gezen mecnuna rast gelmiş.
Bu ne verem ayrı düşmekmiş.
İllegal bir şey değildi benimki.
Bütün hücrelerimde sen vardın,
Ve iller içinde kaybolan ben vardım.
Bu ne verem ayrı düşmekmiş.
Ateşle oynayan sendin,
Ama yanan ben.
Ben yanmayı sana bırakmıştım,
Kalbinin derinlerinde parlayan aleve bakıp, utanmıştım.
Bu ne verem ayrı düşmekmiş.
Şimdi bir köşede durmuş,
Süzülmekte olan içime bir ateş otutturdum.
Yani senin için, ben de tutuştum.
Bu ne verem ayrı düşmekmiş.
Sevmek miydi bu, bilmem.
Yanmak mıydı, hissetmem.
Ben kendimi anlamazken uçurumlarda,
Nasıl oldu da sende atladın amansız ummanda.
Bu ne verem ayrı düşmekmiş.
Kıyılar beni parçalarken hırçınlığında,
Sen miydin yoksa bana vuran o büyük okyonusta.
Senin sevgin beni mi parçalamıştı?
Yoksa kalan yangınlar alevinden mi küllendi?
Bu ne verem ayrı düşmekmiş.
Senin için beni aşar mı sandın?
Ben senden geçtim, sen benden.
Yoksa sen kendini sen mi sandın?
Bu ne verem ayrı düşmekmiş...