Çevrenizdeki insanlara dikkat edin. Bazıları işlerine aşıktır ve büyük düşünüp her bir parçasını büyük bir ciddiyetle yapar... Bazıları ise işlerini sevdiklerini söyler ama gereklerini yerine getirmek söz konusu olduğunda küçük düşünür.
KÜÇÜK ROL YOKTUR
On yedi yaşındaki kızım Sara İngiltere’de tiyatro öğrenimi görüyor. Senede birkaç defa, okulda sunulmak üzere, bir piyes çalışıyorlar.
Geçenlerde, yeni sahneye konacak bir müzikalde ona verilen rolü küçük bulduğu için öğretmenine şikâyete gittiğini anlattı.
Öğretmeni onu dinlemiş ve “Küçük rol yoktur. Küçük aktör vardır” demiş.
Bu lafa bayıldım.
Önemli olan rolün büyüklüğü değil ne kadar iyi yapıldığıdır.
Önemsenmeyecek kadar küçük rol yoktur. Küçük rollere küçük aktörler burun kıvırır. Büyük aktörler, büyük küçük rol ayırmaz, bütün rolleri mükemmel yapar. Küçük olsun olmasın, her rol mükemmellik talep eder. Büyük küçük, bütün parçaları mükemmel olan şey mükemmel olur.
Harika değil mi?
Shirley MacLaine ile Debra Winger’in baş rollerini oynadığı Terms of Endearment filminde (1983) Jack Nicholson ayyaş, kadın düşkünü bir astronotu oynuyordu.
Unutulmaz bir karakter yarattı ve beş, on dakikalık rolü ile Oscar kazandı.
Milos Forman’ın 1984 tarihli Amadeus filmini klasik yapan şeylerden biri, “küçük” rollerdeki bütün aktörlerin birinci sınıf olmasıdır. İmparator Joshep II’de Jeffrey Jones, Sihirli Flüt operasını ısmarlayan Emanuel Schikaneder’i oynayan Simon Callow, Kappelmeister Bonno’da Patric Hines ve Count Orsini-Rosenberg’de Charles Kay harika idi. Unutulmaz birer karakter yarattılar.
Ve birkaç gün önce yeniden izlediğim, daha az bilinen o inci: 1985’te gösterime giren Robert Mason, John Guilgud, James Fox ve unutulmaz bir öpüş sahnesinin kahramanı Cheryl Campbell’li The Shooting Party. Sadece İngilizlerin çekebileceği lezzette olan film 1913’te asillerin katıldığı bir av partisini anlatıyor. Sade ve abartısız bir keyif.
Küçük rol yoktur, küçük aktör vardır... Düşünecek olursanız bu söz sadece rol sahne için geçerli değildir. Bir iş ahlakının, hayat felsefesinin özetidir.
Küçük okul yoktur. Küçük öğretmen vardır. Küçük devlet yoktur. Küçük devlet adamları vardır. Küçük siyasi parti yoktur. Küçük siyasetçiler vardır. Küçük maç yoktur. Küçük futbolcular vardır. Küçük gazete yoktur, küçük gazeteciler vardır. Küçük banka yoktur. Küçük bankacılar vardır.
Shakespeare: “Bütün dünya bir sahnedir/ Ve bütün erkekler ve kadınlar birer aktördür” diye yazdı. Hayat sahnesinde oynanan, senaryosu olmayan bir oyundur.
Acaba bu rolü oynayanlar için de “Küçük rol yoktur, küçük aktör vardır” denebilir mi?
“Ne oldu sonunda” diye sordum kızıma.
“Çok iyi oldu. Rolüm küçüktü ama en komik roldü. Herkes en çok bana güldü.”
Aristo “Mükemmellik bir alışkanlıktır” demiş. Umarım kızım bu alışkanlığı kazanarak ayrılır okulundan.