Büyük Misafir, Yoksa Size Gelmedi mi?
Güneşin en tepede olduğu, sıcağıyla yakıp kavurduğu öğle saatleriydi. Sıcak arttıkça insanın beynini fokurdatıyor, harareti zirveye çıkarıyordu.
“Tam zamanını buldun dışarı çıkmak için. Bu sıcakta çarşıya alış verişe mi çıkılır? Hep diyorum hazırlığını önceden vakitlice yap diye. Oyalandın, oyalandın tam büyük misafir geleceğinde mi aklın başına geldi? Bak sen sallanırken misafir geldi kapıyı çaldı. Şimdi bu sıcakta yana yana gez bakalım, bu sana müstehaktır.” Diye kendine söylene söylene ilerliyor, kendine kızıyordu.
Çektiği bu eziyete rağmen, gelecek misafir için yapılan hazırlıklardan garip bir zevk ve tadına doyulmaz bir lezzet aldığı da doğruydu. Bu misafir için her şeye katlanılır diye düşünüyordu. Bu misafir onun kalbinde ayrı bir yere sahipti. Kim di böylesine kıymetli misafir? Çekilen bütün ızdırapları sonunda huzura dönüştüren?
Ter içinde kavrulmuş halde fakat güzel bir iş yapmanın sevinci arasında bir haldeyken Mehmet Efendi’nin attar dükkanının önüne kadar gelmişti. Uzun zamandan beri gelmemiş olduğunu hatırladı bir an. O çeşit çeşit baharatların kokusu genzini yakıyordu. Susuzluktan kuruduğu kadar açlık da bastırmıştı bir hayli. Açlık kokulara karşı daha da duyarlı yapıyordu insanı.
Eee, önemli büyük misafiri vardı. Onu iyi ağırlamak gerekirdi. Yemekler, çorbalar, tatlılar yapılacak. Misafirin onuruna kocaman sofralar hazırlanacak, çoluk-çocuk, eş-dost, akraba, kolu komşu toplanılacak, hep beraber yemekler yenip içilecek.
Attar Mehmet Efendi’nin sıcak ve sevecen sesi böldü, o güzel hayallerini;
-“Ooo! Hoş geldin. Sefalar getirdin. Nerelerdeydiniz bunca zamandır a dostum? Özlettiniz kendinizi. Gel bir sarılalım hasret giderelim.” dedi.
Sarılıp hasret giderdikten sonra Mehmet Efendi:
-“Hangi rüzgar attı sizi buralara? Neye borçluyuz bu sürprizi? Ne iyi ettiniz de geldiniz, mekanımızı şereflendirdiniz. Nedir sizi bu sıcakta dışarı çıkaran sebep? Siz hiç bu sıcakta dışarı çıkmaz, çarşı Pazar dolaşıp alışveriş yapmazsınız. Maşallah neredeyse bütün çarşıyı satın almışsınız.”
-“ Hiç sorma azizim. Hanemize, yuvamıza büyük ve muhterem bir misafir geldi de onu layıkıyla hoşça ağırlamak isterim.” der.
-“ İyi de, kendinizi bu sıcakta baya harap etmişsiniz. Yorgunluktan bitap düşmüşsünüz. Betiniz benziniz solmuş. Ben size soğuk bir şeyler ikram edeyim de hararetiniz gitsin. Buz gibi bir ayran için de ferahlayın.
Bitkin haline rağmen atik bir hareketle elini hayır dercesine kaldırıp “ Teşekkür ederim. Hiçbir şey içmeyeceğim” dedi.
Bu ani çıkışa bir anlam veremeyen Mehmet Efendi şaşkınlıkla;
-“ Ne misafiriymiş bu? Sizi bu kadar aç, susuz bırakan. Kim ki uğruna bu kadar eziyete katlandığınız? Adı, şanı neymiş bu kıymetli misafirin?
-“ Bu öyle bildiğimiz misafirlerden değil efendim. Sene de bir kere gelir, gönüllerimizi, evlerimizi, sokaklarımızı şehirlerimizi şenlendirir. Soframıza ocağımıza bereket getirir. Herkese aynı zamanda gelir ve gider. Sahi size gelmedi mi?"
Mehmet Efendi hayreti kat be kat artarak, şaşkınlık içinde kaldı. Şaşkınlığının ve hayretinin yansıdığı titrek sesiyle; ‘ ne, ne herkese mi uğruyor? Bana uğramadı. Kim ki bu?’ der.
-“ Bu büyük ve merhametli misafir Ramazan A…"
Daha sözlerini tamamlayamadan sözünü keser Mehmet Efendi. ‘Tamam tamam’ der. Şimdi anladım. Başını yere eğer. Mahcup ve Ramazandan bi haber olmanın utancıyla söyleyecek söz bulamayarak başı önde öylece kala kalır.
Mesut AKDAĞ
#wattpad #tumblr #blog #roman #kıssadanhisse #şair #şiir #yazar #blog #blogger #günlük #öykü #hikaye #kitap #kitapyaz #yazılarınkitapoluyor #ramazan #hoşgeldinyaşehriramazan #huzur #bereket #merhamet #oruç #sofra #misafir #sıcak #yaz