Görmek, bir organın yapabileceğinden çok daha fazlasıdır. Görmenin aslı idrâke dayalıdır.
Büyük düşünürler, varlıklar ve olaylar hakkında yargıya varmadan önce üzerinde tefekkür yöntemini kullanmışlardır. Körü körüne, sınırlı bir duyu organıyla hareket etselerdi, isabetli kararlara ulaşamazlardı. Görmek istememek idraksizliğin, bilgisizliğin ve düşüncesizliğin otomatik getirileridir. Daha da kötüsü vardır ki kendini biliyorum zannederek inkar etmektir. Öğretmenliğin verdiği tecrübeyle söyleyeyim öğrencilerimin konuya itirazlarını dikkatle dinler, onlar hakkındaki düşüncelerimi buldukları yargılara göre temellendiririm. Ve genelde ergenlik çağında olan öğrencilerimin görmemek için direndiğini, düşüncelerini ve itirazlarını bir de asılsız iddialara dayandırarak kendilerince kanıtlamaya çalıştıklarını fark ediyorum. İstemsiz gülümsüyorum. Sonuç itibariyle insanoğlunun geleceğinden endişe duyuyorum. Çünkü ne kadar mucize gösterirse göstersin, peygamberleri arkasını dönünce buzağıya tapan bir nesle şahit oldu dünya. Görmek istemeyen insan hakikati gözüne de soksanız algıları kapalı olduğundan, sadece bir varlık olarak hayatını idame ettirecektir. Nitelikli İnsan olmak herkesin kârı değildir. Olmayacaktır.