Testlerle boğuşurken bir paragraf sorusunda karşıma çıkmıştı bu cümle. Sanırım felsefe sorusuydu ya da Türkçe. Cümleyi okuduktan sonra sorunun devamını okumadım zaten. Bıraktım kitapçığı da.
O kadar kırıldım o kadar yıprandım ki hiçbir şeye dayanacak gücüm kalmadı;bende içime döndüm. Bencillik yalnızlıkla girdi hayatıma;yalnızlaştıkça, tüm ruhumu kapladı. (Ama bu bahsettiğim sizin gündelik hayatta kullandığınız bencillik değil, gitgide “ben” olmak.) Sadece ben oldum. Bencillik nefreti doğurdu ardından. Eskiden herkese güleryüzle yaklaşan ben gitti yerine insanlara tereddütle yaklaşan “Acaba bu ne oyun yapmaya çalışacak?” diye düşünen yeni bir ben geldi. İnsanlar,samimiyetsiz ilişkiler,arkadaşlık gibi kavramların hepsinden nefret etmeye başladım bu zaman içinde. Önceden insanlara güvenebilirdim ya da güvendiğimi zannederdim ama artık kendime bile güvenimi kaybetmişken bir insana nasıl güvenebilirim ki? Hep yanındayım deyip giden insan kalabalığına nasıl güvenebilirim ki?
İçimde nefret fırtınaları kopmaya başladı. Mutluluk ve sevgiyi sömürerek kendi otoritesini kurdu. Bir nevi kendi devrimini gerçekleştirdi. Bir süre sonra içimdeki sevginin de kökünü kuruttu o zaman kendi kendini sömürmeye başladı,daha da şiddetlendi;o şiddetlendikçe sona daha çok yaklaştım. Ve en son kendini de tüketti nefret,o zaman kin oluştu nefretin son deminden. Kin,en saf nefret etme biçimi..
Kendi köşeme çekilip bencillik, nefret ve kinden bir duvar ördüm. O duvarın ardından bakmaya başladım insanlara. Biraz güvensizlikten biraz kendimi korumak istediğimden. Tabi herkes farklı algıladı bunu ama beni onlardan daha iyi ne koruyabilir ki insanlara karşı? Bir insana ikinci şans vermememi başka hangi duygu bu kadar güçlü bir şekilde sağlayabilirdi?