CENNET VE CEHENNEM SIRLARI:
Yaşlı bir derviş yol kenarında oturmuş, gözleri kapalı bir halde derinden derine tefekkür ediyordu...
Aniden, yoldan geçen bir savaşçının sert ve küstah sesiyle tefekkürü kesildi!
- Hey yaşlı adam!
Bana Cennet ve cCehennemi öğret???
Derviş başlangıçta duymamış gibi davrandı ve hiçbir cevap vermedi...
Fakat sonra yavaş yavaş gözlerini açtı. Dudaklarının kenarlarında küçük bir gülümsemenin izleri belirdi.
Savaşçı sabırsızlıkla bekliyordu ve belli ki her geçen saniye sabırsızlığı öfkeye dönüşüyordu!!!
-Demek Cennet ve Cehennemin sırlarını öğrenmek istiyorsun...
Öyle mi?
Dedi yaşlı derviş tane tane.
“Sen ki böyle hırpanisin,
Sen ki ellerin ve ayakların kir içinde,
Saçları darmadağın,
Nefesi kokan ve kılıcı paslanmış...
Sen, demek bana Cennet ve Cehennemi soruyorsun?
Savaşçı kendisini kaybedip dervişe ağzına gelen bütün kötü sözleri söyledi ve kılıcını çektiği gibi dervişin kafasının üstüne kaldırdı.
Yüzü öfkeden kıpkırmızıydı,
Boynundaki damarlar kabarmıştı ve kılıcını dervişin başını omuzlarından ayırmaya hazırlanıyordu...
“İşte, bu Cehennem! ”
Dedi derviş usulca!
Tam savaşçı kılıcını indirirken!!!
Saniyenin yüzde biri bir anda, savaşçının kılıcı kavrayan elleri havada dondu...
Bütün benliğini, kendisine bir ders vermek için hayatını tehlikeye atan bu şefkatli adama karşı hayret, huşu ve sevgi kapladı içini...
Kılıcını yana indirdi ve gözleri şükran gözyaşlarıyla doldu!!!
“Ve bu da” dedi yaşlı derviş “CENNET”!!!