Yalan bir hatayı gizlemek amacıyla gerçeğe uygun olmayan davranış girişimlerinde bulunmaktır. Bu girişim sözel yolla, jest yoluyla ya da susma yoluyla olabilir.
Sosyal bir davranış olan yalanın amacı; başkalarını aldatmaktır. Yalan bazen zararını gördüğümüz, bazen de kısa süreli bize faydası dokunan ama hepimizin karşılaştığı acı bir gerçektir. Yalan, insanlığın varoluşuyla başlayan ve devam eden bir gerçektir.
Yalan söylemek zamanla davranış bozukluğuna dönüşür. Eğer buna tırnak yemek, altını ıslatmak, kekemelik, tik, inatçılık, tembellik, saldırganlık, korkaklık, içe kapanıklık gibi bir veya birkaç davranış bozukluğu da eşlik ediyorsa durum ciddi demektir.
Anne babalar, çocuklarında gördükleri bir davranış bozukluğunu, ruh sağlığının tehlikede olduğunu haber veren bir uyarı sinyali anlamına geldiğini bilmeli, çocuğu suçlayarak veya baskı kurarak bunu gidermeye çalışmamalı, “Ben nerede yanlış yaptım?” sorusuna cevap arayarak olaya yaklaşmalıdır.
Çocuk yalan söylemeyi yetişkinlerden öğrenir. Belki doğrudan değil, ama dolaylı yoldan çocuk yalanı yetişkinlerden öğreniyor. Telefona cevap vermeye giden çocuğuna, “Beni filanca sorarsa evde yok dersin.” diyen bir baba veya anne, dolaylı yoldan çocuğa yalan söylemeyi öğretmektedir. Yine okul yıllarında nasıl kopya çektiğini, bulduğu yeni kopya çekme usulleriyle öğretmenini nasıl atlattığını övünerek anlatan bir aile büyüğü, çocuğunu kopya çekmeye ve kolay yoldan not almaya özendirmektedir.
Çocuk ilgi çekmek için yalan söyler. Yalan söyleyen çocuğun yaşına bakılır. Eğer beş yaşın altında ise, yalan söylemenin amacı kesinlikle aldatmak değildir. Yeterli sevgi alamayan veya gördüğü sevgiden emin olmayan, ilgi eksikliği yaşayan çocuklar dikkatleri kendi üzerilerine çekmek için hikaye uydururlar. Bu çocuklar, azarlanmak ve dayak yemek pahasına da olsa her çareye başvururlar. Yaramazlık yapan ve yalan söyleyen çocukların amacı anne babayı kızdırmak ve çileden çıkarmak değildir. Ancak, yaramazlık yapmalarına rağmen, yeterli ilgiyi elde edemezler ve sevildiklerinden emin olamazlarsa saldırgan bir kişilik geliştirmeye başlarlar.
Çocuk güven kazanmak umuduyla yalan söyler. Anaokuluna ve ilköğretim okuluna devam eden çocuklarda sık görülen bir yalan türüdür. Eğer çocuk derslerinde başarılı değilse, okulda ve ailede tembelliği başa kakılıyor, horlanıyor, aptal yerine konuyorsa; bu çocukta telafisi zor bir aşağılık duygusu gelişmeye başlar. Kendini değersiz, işe yaramaz biri olarak görmeye başlar.
Hiçbir çocuk bilerek tembelliğe ve başarısızlığa razı olmaz. Onu başarısızlığa iten sebepler vardır. Mesela, hiperaktivite, dikkat eksikliği v.b sağlık bozukları olan bir çocuk, dikkatini uzun süre yoğun tutamayacağı için istese de fazla başarılı olamaz. Dikkati sık sık başka şeylere kaydığı için sınıfta anlatılanları aklında tutamaz. Sırasında rahat oturamaz. Öğretmenini ve arkadaşlarını rahatsız edecek davranışlarda bulunur. Ev ödevlerini gerektiği gibi yapamaz. Tembellik ve başarısızlık bu çocuğun suçu değildir. Tedavi edilmesi gerekir. Hiperaktif çocuklar, başarısızlıklarını örtmek ve güven kazanmak için yalan söyleyebilirler.
Her insan gibi, çocuk da toplum tarafından beğenilmek ve takdir edilmek ister. Çocuk ilk beğeniyi anne ve babasından bekler. Sevilen, ailede adam yerine konan, değer verilen ve iyi davranışları takdir edilen, zekası normal bir çocuğun başarılı olması beklenir ve başarılı da olur.
Çocuk cezadan kaçmak için yalan söyleyebilir. Yanlış ve eksik bir davranış gösteren çocuğun tutum ve davranışlarının sebepleri araştırılmalı, niçin ve neden o yanlış davranışa ve yalan söylemeye itildiğini büyüklerin görmesi gerekir. İyi, doğru ve güzel davranış takdirle, teşvikle geliştirilmelidir. Böylece kalıcı bir davranış ve alışkanlık haline getirilmelidir. Kötü ve yanlış davranış ve bu arada yalan gibi sözlerin çocuğun anlayacağı bir dille anlatılmalıdır.
Söz gelimi öncelikle kendisine zarar vereceği gösterilmelidir. Zamanla büyükleri ve arkadaşları tarafından güvenilmeyen ve yalnızlığa itilen hatta toplumdan dışlanan bir çocuk olacağı açık bir dile açıklanmalıdır. Örneklerle arkadaşlarından herhangi birinin kendisini yalan söyleyerek yanıltmasına razı olamayacağı anlatılmalı ve bu kötü davranışın alışkanlık haline gelmesi engellenmelidir.
Çocuk davranışını ve konuşmasını yanlış ve yalan olduğunu anladığı halde yalan söylemeye devam ediyorsa yetişkin neslin anne baba ve öğretmenlerin paniğe düşmeden çok daha dikkatli olması bu eyleminden nasıl vazgeçirilebileceğini gerekirse uzman görüşü de alınarak çareleri bulunmalı, çeşitli roman ve hikayelerde yalancı çocukların ve insanların sonuçta nasıl başarısız ve mutsuz olduklarını göstermeli.
Her insan başarılı ve mutlu olmak ister. Başarısızlıklar ve mutsuzlukların arkasında yalancılığın başlıca etken olduğu anlatılmalı. İlk yaşlarda farkına varmadan söylediği yalanların zamanla alışkanlık haline dönüşmesi eğitim psikolojisi ışığında çözülmelidir ki çözülebilir. Her yaştaki insana iyi, doğru ve güzelin neler kazandıracağını kötü, yanlış ve çirkinliklerin neleri kaybettireceğini örneklerle anlatmalıdır.
Dr. Nebiye YAŞAR