'Çok sessizdi gece. bilmediğim kelimeler söyleyin bana. bütün suskunluklarımı bir anda haykırabileceğim, bütün yaşanmamışlıklarımı bir anda yaşayabileceğim, bilmediğim kelimeler söyleyin bana. 'Çok sessizdi gece... 'Çok sessizdi gece. Öylesine çok karanlıktı ki gözlerimin gözbebeği sokakları. Hayat kundağına sarılmış ve zamanla terkedilmiş bir bebeğin, o terkedilmişlikleri arasına sıkışıp kalmış bir acının çaresizliği gibi hissediyordum kendimi. 'Çok sessizdi gece. Adını bildiğim, ama hiç konuşamadığım bir dilin içindeki o uzaklıklar kadar çok uzaklıklara gitmek istiyordum. Kalmak ya da gitmek. her ikisi de çok acıydı bunu çok iyi biliyordum. Keşke, içinde acı olmayan bir hoşça kal olsaydı şimdi zaman. 'Çok sessizdi gece... 'Çok sessizdi gece. Kimse yok mu? diyerek susmak geçiyordu içimden zaman. İki karanlığın arasına sıkışıp kalmış bir çaresizliğin acısı gibi hissediyordum kendimi. Ne kadar susarsan sus, hiç kimsenin duyamayacağı kadardım işte. 'Çok sessizdi gece... 'Artık, kendi kendime sormaya başlamıştım nasılsın diye. çünkü herkes hep sadece iyiyim dememi bekliyordu. Oysa ben, öyle herkesin beklediği gibi biri değildim. sadece kendim gibiydim. adına kalmak denilen bu şeyin bile suç olduğu bu dünyada, Kendim gibi biri olmanın bile suç olduğu bu dünyada, sadece kendim gibiydim... 'Çok sessizdi gece. İçin'de benim olmayacağım, ve henüz zamanı gelmediği için yaşanmamış olan umutlar bırakacağım sizlere. Mutluluklar ve gülümsemeler bırakacağım. Oysa hep bana sormuşlardı neden diye. Ama bir kez olsun bile hayata ve zamana soramadılar bu soruyu. Sahi, neden bütün soruların sorulduğu o ilk kişi bendim? Benim sorulan bu sorulara karşılık verebileceğim cevaplar, hayatın ve zamanın sizlere verebileceği cevaplardan daha az mı acı verecekti de, bu yüzden mi, o sorulan bütün soruların sorulduğu, o ilk kişi ben olmuştum? 'Çok sessizdi gece. Sigara paketleri topluyorum sokaklardan. Sigara izmaritleri topluyorum. Kül kokulu umutsuzlukların tablosuna çiziyorum gözlerimin karanlıklarını. Her sigara izmariti darbesinde biraz daha körleşiyor bu hayat. Hep biraz daha kal diyorlar bana etrafımdaki insanlar. Biliyor musunuz, ben hep kaldım. Hep azaldım. Ama bir kez bile yaşayamadım. Şimdi soruyorum sizlere. Ben nasıl hep biraz daha kalabilirim? Koskocaman bir soru işaretine benziyor bu hayat. Senin cevapsız kalmış sorularının içinde, senin hep o çok sevdiğin insanların cevap verilmişlikleriyle arkalarına bile bakmadan gitmeleri gibi, koskocaman bir soru işaretine benziyor bu zaman. Sen, hep neden diye sorarsın. ve her defasında da, hayat gibi koskocaman acı bir soru işaretiyle yaşamak zorunda kalırsın. Alışmak diye bir şey yoktur aslında. senin alıştım dediğin şeyler, hep yaşadıklarındır oysa... 'Çok sessizdi gece. Kaç cümle yazabilirsin bir sigara paketinin üzerine? Kaç tane sigara izmaritinden yapılmış umutsuz bir resim olabilirsin bu hayat kül tablosunda? Şiirler yazıyorum şimdi bütün sigara paketlerinin üzerine. Bütün sigara izmaritleri acıyla küllenerek çaresizce acılar içinde can çekişiyor. Çakmak gazı kokusuyla basıyorum gözlerimin karanlıklarına. Hep kaç kez diye sordum kendi kendime. Ama hiç bir zaman kaçamadım ki şu kalbime vurulan çakmak taşı darbelerinden... 'Çok sessizdi gece. Kibrit kutusu hastahanesinde, izmaritler morgundayım şimdi. sıra sıra dizilmiş kibrit çöplerinin arasında kaybolup gidiyorum çok uzaklara. Yüksek ateş sonucu yanmış sigara paketlerinin, o buz gibi, derin dondurucu küllerinin soğukluklarına düşüyorum. Ve hep çok üşüyorum... Küçücük bir düşe benzetiyorum kendimi. Küçücük düşlerin büyük düşmeleri olurmuş. Ve hayat hep bir şeylerin sonuymuş... "En son ne zaman mutlu oldum?" diye soruyorum kendi kendime. Susuyorum ve düşünüyorum. Hislerimin aklıma getirdiği tek bir cevapla alıp götürüyor beni zaman. Ve her götürülüş sonunda anlıyorum ki, bu hayatta hiç bir sonun mutlulukları yokmuş... 'Çok sessizdi gece... 'Çok sessizdi gece. herkes beni görebileceği kadar görmüş, ve ben de herkes'in sesini duyabileceğim kadar duymuştum. Hala beni göremeyenler, ve hala sesini duyamadıklarım vardı. 'Çok sessizdi gece. —Artık, "bana biraz daha yaklaştın" diyordu şimdi bütün sona doğrular. 'Çok sessizdi gece... 'Çok sessizdi gece. 'Her giden, Kardiyoloji kokulu zamanlar enjekte etmişti ruhuma. Ve zaman, adına hep kalmak dediğimiz Stent'ler takmıştı kalbime. 'Nasıl gitmeliydim bilmiyorum. Ne olur Bir şeyler susun bana. giderken acıtmayacak, kırıp üzmeyecek, bir şeyler susun bana. 'Çok sessizdi gece... 'Geceyi gece geçiyordu şimdi bütün saatler. 'Rica etsem, dinler miydiniz beni biraz? söz veriyorum, çok fazla zamanınızı almayacağım. Şimdi, izin verirseniz eğer, susmak istiyorum biraz. —Artık, öyle sımsıkı sarılmayın bana. Giderken geride kalanlarımı acıtmak istemiyorum. çünkü birine sımsıkı sarılmak, giderken geride bıraktıklarını acıtmakmış. Artık, öyle sımsıkı tutmayın ellerimi. giderken geride kalanlarımı düşürüp kırmak istemiyorum. Çünkü birinin ellerini sımsıkı tutmak, giderken geride kalanlarını düşürüp kırmakmış. 'Geceyi gece geçiyordu şimdi bütün saatler... 'Geceyi gece geçiyordu zaman. — Ne olur, susmayın öyle yüksek sesle. Her düştüğünde, kırılıp acıyan, Yükseklik korkuları olan kalmalarım vardı benim. 'Bir şeyler anlatın bana. bir şeyler söyleyin. bir şeyler sorun. Az ya da çok, iyi ya da kötü, bana ait ne varsa hepsini toplamak istiyorum bu dünyadan. 'Geceyi gece geçiyordu hayat. Zaman, akrep misali kalmak zehrini akıtıyordu duvarlara. Ve hüzün, arı vızıltıları misali, her gün bir acısını bırakıyordu kalbimin yelkovanına. 'Geceyi gece geçiyordu zaman...
//Mehmet Bakır.