Çürük Elma...
Elmanın her çürüğü dışarıdan görünmez kızım,
Bazılarını ısırmadan anlayamazsın.
Nice ışıl ışıl elmalar var ki
Isırılınca, ısırdığının o olduğuna inanamazsın.
Elmanın dibi göl, armudun dibi yol,
Gölü deniz sanarsan,
Bir kaşık suda boğulacağını anlayamasın.(Meral Demir.)
Biri sevgililer günü mü dedi?
Elma misalidir aşk. Kimine kırmızı kimine yeşil görünür. İçine zehir akıtıldığını bilmeden biran önce tatmak istersin. Sanarsın ki, tüm susamışlığın sona erecek. Oysa, bilirsin ki elma iştah mı bırakır insanda? Her insan kendinin kurdudur ama böylesi kurt olsa neye yarar, bulmuşken bırakmak istemezsin.
Dünyada o kadar erkek ve kadın varken, sen onu seçersin. Neye göre, hangi duyguyla ve hisle? Bunu bir bulsan, bir daha elma mı yersin?
Aşk ise konu neden mantık aranmaz? Oysa, aşk kalple başlayan ama mantıkla biten bir şeydir. Mantık denilen şeyin son bulduğu nokta, herkesin beğenmediğini, herkesin göremediğini senin bulup içinde yaşatmaya çalışmandır. Yasak olması, uzak olması, imkansız olması, hasta olması, yaşlı olması, fiziki bir engelinin olup olmaması umrunda olmadan, sıkıca tutmak istersin protez de olsa o elleri.Tuttuğun protez değildir ki , her duygu sana geçmiştir o an. Her hissedilen aşk değildir. Kavuşunca sona eren her şey tutku ile istenen duygulardır.
Peki kimdir O?
Konuşmadan dakikalarca yanınızda oturmasının size yetebildiği kişidir 0.
Bakışlarında ısındığınız, sizi bakışınızla anlayan, gözlerinin altındaki ve alnındaki teri hiç tiksinmeden ellerinizle silebildiğiniz kişidir O.
Üzülmesine dayanamadığınız, yeter ki o mutlu olsun diyebildiğiniz,
Çocuk gibi öpmelere doyamadığınız, sizin burnunuzda parfüme ihtiyacı olmayan kişidir O.
Bir kuruşunu boşa harcadığında içinizin gittiği, her daim kazanmasını istediğiniz,
Yorulmasına, hastalanmasına kıyamadığınız kişidir O.
Sadece kendisini, yalın, natürel, maddiyattan sıyrılmış olan ruhu ile istediğiniz,
Sadece ikinizin varlığı ile ısınabilen bir ortamda, gözlerinizi yumacağınız o günü bekleyeceğiniz kişidir O.
Pekiiiiiiiiii, ne olmuştur da bunun adı aşk olarak tanımlanır?
Çünkü sonlanır, biter ya da siz ölürsünüz ya da o…
Fiziki bir ölüm değilse eğer, daha kötüsü de yaşarken ölmektir. Sizi de beraberinde gömerek ölmeyi tercih eder. Artık o an sizin aşkınız yitirilmiştir.
Nefret, öfke, kızgınlık, özlem, ölüme isyan. Ne kadar sebep varsa sizi öldüren, alayına isyan…
Sizin ‘O’ diye tanımladığınız kişi sadece sizin yarattığınız, sizin kutsadığınız biridir ve siz bunu lambalar yandığında, prens tekrar kurbağaya dönüştüğünde ya da saat 00.00 olduğunda balkabağına dönüşen arabasından anlarsınız külkedisi olduğunu. Ruhunuzu emerek ne var ne yoksa çekmiştir içine. Bir damla kan akmaz benden demenizdeki sebep budur işte.
Artık sizin için kim olmuştur o? ( bakın ‘o’ küçüldü hemen)
Kuruşunu harcamaya mı kıyamadınız? Maddiyat demek ben demek diyendir o..
Terini mi sildiniz? Hastanede yatarken, son nefesinizi de kesendir o…
Isındığınız o bakışlar, o kadar üşütmüştür ki sizi, natürelliğin yapaylığa dönüşüdür o..
Hastalanmasına mı kıyamadınız? Şimdi siz ömrünüzü sayarken para sayan kişidir o..
Artık o, satılmışlığın, yalanın, utanmazlığın diğer adıdır. Artık sadece o ‘dur. Sizin için, hayal kırıklığı yaratan bir zamirdir. Sizi önce çok sevdiğini söyler, elde edene kadar atmadığı takla kalmaz, kendini olmak istediği kişi modeline sokar. Size ulaşamadığında deliye dönen kişi, sonrasında ‘seni, insan olarak merak ediyorum tabi ki’ der. Ne güzel deyiverir hem de bunu. Şaşırmayın, bu daha başlangıçtır. Bu sen misin gerçekten demeyin ve lanet okumayın. Nefret etmeyin. Siz, aşkı kendiniz için yaşadınız. Bundan sonrasında bu kutsal tadı size tattıran kişinin önemi yoktur. İçinizde hissettiğiniz şeye odaklanın. Kaç kişiye nasip olmuştur, yalan da olsa, acı da olsa, hastalık olarak size geri de dönse, pişman olduğunuz şey duygunuz olmasın. Eleştirenlere, dedikodu yapanlara, dolduruşa getirenlere aldırmayın. Hepsi yaşayamadıklarının hesabını sizden çıkarır. İçleri gider yaşayamadıkları için oysa. Hepsi sizin gibi bir erkek ya da kadınla birlikte olmak için neler vermezler. Ama lafa gelince hepsi birer ahlak, hepsi birer paradox abidesi kesiliverir. Umurumuzda mı? Hiçççççç….
Kolundaki saate 1 aylık harçlığınızı verdiğiniz kişi, şimdi arabası ile sizi eş değer tutar. Nerden geldiğini unutan hele de sonradan görmüşse vay halinize. Okumuşun cahili bir başka olur. Makamı için kendisine saygı duyulmasını tercih eden kişi olmuştur artık o…
Sizin için en önemli günde, vazgeçemediği toplantının birisindedir.Siz ölmüşsünüz kalmışsınız sözde önemlidir onun için. Kişiyi ortam, maddiyat ve mevki değiştirmek zorundadır artık.
Alaturka mı olduk farkında olmadan diye sorar durursunuz kendinize. Etsiz yemek yememeye başlayan bu kişilerin oysa zamanında yiyecek ekmeği yoktur. Kim olduğunu unutuyorsa bir insan, hayatı boyunca yanılgılarla savaşmak zorunda kalır. Sizin de sınavınız olarak karşınıza çıkmıştır. Değerleriniz biri için değişmemeli. Aşkta en çok erkek ya da en çok kadın acı çeker diye de bir ayrım yapmak doğru değildir. Belki kadın tabiatı gereği daha savunmasız kalabilir. Zayıf anından, oluşan boşluktan faydalanmaya çalışanlara direnemeyebilir. Bir ağacın gölgesinde dinlenmek ister, başka bir sıcak bakışta teselli bulmak istemese de kendini sahili çakıl dolu bir kıyıda bulur. Nereden, nasıl ve ne halde geldiği kimsenin umurunda olmadan sadece bakarlar bu yabancıya. İnanmanın, güvenmenin ve koşulsuz sevginin maduru olarak sadece dinlenmek isterken, son kalan nefes kırıntısı da o sahilde verilir.
Şimdi ben böyle aşkın da, kişinin de, kaderin de ……..başlamak mı lazım, soyuna sopuna….
Oysa, suçluyu arayan kim? Art niyetsiz, hissiyatla alakalı şeylerin suçlusunu aramak, doğaya tepkidir başka bir deyişle. Biz nefisten, iradeden bahsetmiyoruz. Onca deniz yıldızı içinden bizim için parlayanı neden seçtiğimizi düşünüp, her şeye rağmen iyi ki yaşamışım ile ilgileniyoruz.
Biri sevgililer günü mü diyor hala? O zaman ilk şarkı gelsin.
Ne sen bulutsun ne de ben yağmur
Ne sen mağrur ne de ben mağrur
Hüzünlü bir akşam susmuşuz durgunuz hepsi bu..
Ahmet Kaya dinlerken şimdi saat tam 00.13 ve diyorum ki:
Hep sonradan gelir aklım başıma hep sonradan…
Ama yine de aşk insana iyi gelen en nadide ilaçtır demekten kendimi alamam..
Kendine bir başka bakarsın aynada, saçını bir başka tararsın.
Yaşın, boyun, kırışıklığın, göbeğin, kelliğin kimin umurunda ?sen onun için en güzelisin. Çünkü bilirsin ki marifet bakan gözdedir ve bilirsin ki cevher olan yerde ot bitmez :)
Aşk, bir başka gözle bakmamızı sağlar olaylara. Daha sakin ve daha umutluyuzdur. Aşk değildir ki biten. Size verdiği emanetle bir süre de idare etmeyi başarmaktır aşkı yaşatmak. Sevgiler günü de neymiş? Bizim için her gün bayram misalidir.
Acı çekmek özgürlükse özgürüz ikimizde..
Savurun yüreğinizi başkaldıran sözlere...
Anlatın sevginizi…..Ama her gün , sevdiğinizin yanınızda nefes almaya devam ettiği her gün…