DEĞER , AYRINTIDA GİZLİDİR.
Herkes değer vermekten ve verdiği değerin karşılığını alamamaktan yakınır. Oysa, değer verirken karşılık beklemek büyük bir yanılgıdır. Öncelikli olan şey, kendimize hak ettiğimiz değeri vermektir.
Ederinden fazla değer her daim hayal kırıklığı ile geri dönmeye mecburdur. Şundan şüphe etmeyin ki; haddini aşan bir değer eninde sonunda sizi pişman eder. Mevlana’nın dediği gibi:
Sen sen ol,
Kimse için kendini küçük düşürme.
Ve hiç kimseye seni defalarca kez üzecek kadar değer verme.
Hak edenler için sonuna kadar mücadele etmekten çekinme.
Ama hak etmeyenler için bir damla gözyaşını dahi heba etme.
Heba ettiğin gözyaşı tecrüben olamadıysa her daim tekrarlanan üzüntülere mahkum kalırsın. Yeri geldiğinde aynı kanı taşıdığın insanlar seni hiçe sayıp, sana nankörlük edebiliyorsa, bırak uzakta kalanlar kendi değersizlikleri ile yaşasın.
Kişi, verdiği değeri ayrıntıda sunmalı sevdiklerine. Doğum gününde, evlenme yıldönümlerinde, karne gününde..Saymakla bitmeyen tüketimi destekleyen tüm sevgi pıtırcıklığı sergilenen günlerde birilerine gösteriş yapmak için ya da bir şeyleri ispatlamak için alınan ve maddi değeri ile gündeme gelen hediye ile kıyaslanan “değer” sözde kalmıştır artık.
Benim değerim;
Sabah kahvaltısını yapmadan evden çıkanda,
Terlediğinde hastalanacağı endişesinde,
Öğününü aksattığında baş ağrısı çekmesinde,
Bol su tüketmesini sürekli tekrar etmede,
Giderken cebinde kalmayan harçlığında,
Sesi hasta gibi geldiğinde yalnızlığında kendini gösterir.
Peki, karşılığını almak ne kadar önemlidir? Aynı değeri görmek imkanı çok azdır. Herkesin sevgiyi algılayış ve sunuş şekli başkadır. Kimisi değeri alkışlanmaya, kimisi gösterişe, kimisi ise büyüttüğü egosunda saklamıştır.
Bazen “nasılsın?” kelimesinin yerini alabilen değer göstergesi olmayabilir. Ne olursa olsun yanında olmak, her şeye rağmen kabul görmek, çıkarsız ve katkısız iyi niyet göstermek ve haberi olmadan birini düşünüp el uzatmak, hiçbir maddi gösterim ile kıyaslanamayacak kadar kıymetlidir.
Günümüz insanı için maddi kazanç elbette çok gerekli bir araçtır.Ama abartı şekilde önemli olmamalıdır. Paraya verilen değer, insanı insan olmaktan çıkarmaya yeterlidir. Tüm ahlaki değerleri hiçe saymak için bizi destekler.
Değer nereye saklanır? Kapımın önüne sürpriz olarak çekilen arabanın vitesine mi?
Kabiliyeti olmadığı halde haksız yere getirilen koltuğun ayaklarına mı?
Alınan ama hiç aranmayan telefonun kayıtlarına mı?
Yoksa kıskançlık değerin göstergesidir mantığı ile gösterilen şiddetin acısına mı?
Yağmur yağdığında şemsiyemi almadığımı fark eden birinin iş çıkısı kapıda görünmesi acıya, hüzne, eksikliğe ait ne varsa alıp götürmüştü oysa…
Yapılan tartışmanın ardından sabaha kadar uyuyamayıp, yaptığı hatayı düşünen ve bunu ifade eden kompozisyon niteliğindeki mesajın değerini tek ben bilirdim.
Yaşarken değer bilmeyen, ölürken adımızı anmasın. Bir kere haksızlık yaptığı zaman insan, arkasından gelen duyarsızlıklardan asla etkilenmezmiş. Yeter ki bir kere acımasız olsun.
“Bedenine değil, kendine değer ver ve gönlünü olgunlaştır. Çünkü kişi; bedeni kadar değil, ruhu kadar insandır.”(Gazali) önemli olan bu ruhu korumak ve kendin olmaya çalışmaktır. Belki de değer, adil olmaktır. Giderken bile, söverken bile, değerleri hiçe sayarken bile adaletli olmaktır. Herkese hak ettiğini vermektir değer…Benim yaşayabilmem senin ölmenle mümkündür, senin kesilen nefesinde can bulur benim hayatım. Sen kaybederken ben ayakta izlemeliyim olanları, diyebilen insanlara verdik biz kıymetli değerleri.
O zaman bırakın onlar yağmura değer versin, biz bulut olmaktan vazgeçmeyelim.