En kuvvetli inançları en derin sorgular yaratır; en kuvvetli zannedilen inançları da yine o yıkar. En büyük esareti de özgürlüğü de meydana getiren sorgulardır. Hayatın her alanında kolektif bilinçdışının yetersiz kalması belki de insanı bir boşluğa sürüklüyor. İnisiye olmadan önce karakteristik özelliklerini travmatik olaylarla yitiren insan yeniden kendine dönemiyor. İnisiye olan insan kolektif bilinçdışını yıkıp kendisini baştan yaratırken travmalar sonucu benliğini yitiren insan hiçliğe sürükleniyor. Vücudunun her fizyolojik, psikolojik, ve morfolojik alanlarına istemsizce yönelip kendi kendisini tüketiyor. İnsanlar karakterleri olduğunda belirli inanlarla yaşarken karakterini yitirdiğinde boşluğa sürükleniyor. Gerçekdışı bile olsa bir şeye inanması gerek insanların. Aksi halde yok olmaktan farkı yok bu yaşamın. Ki belirsizliklerden oluşur, oluşumlar belirsizdir bu şartlarda. Pek çok konuda ayırt etme yeteneğini kaybeder. Algıları kapanır, seçici algı bile işlevini yitirir. Sözgelimi heretik denir ona. Ben de heretikliğin içine düştüm. En derine indiğimde hiçliği buldum. Hiçliğe en yakın bölgede sevgiye rastladım; ama tüm bu kargaşanın içinde kayboluyor, yüce bir anlamı bile kalmıyor içinde. İntihar diyorum sürekli, eğilimden ziyade kararlı bir seçimle Allah'a ulaşmak olarak görüyorum onu. Bu yüzden irademin ve özgüvenimin tükendiği bir yerde bunu yapacağımdan eminim. Ölümüm tahminimce kendi elimden olacak, yanılmayı isterdim. Değerlerimi yitirdim, insanlara olan pozitif algılarım son birkaç ay içinde tükendi. Artık insanlarla iletişim kurmayı bile istemiyorum. İki ya da üç yıl önce kendi elimden öleceğimi söylemiştim birkaç kişiye. Gülüp eğlenmiştik hatta, sanırım yaklaşıyorum o noktaya. Hayatta farklı bir ihtimale açık olsaydı ruhum, seyyah olmak isterdim. Sadece gezmek ve notlar almak isterdim. Her neyse, inisiye insan demiştim. Çocukları mutlu etme hedefim vardı yaşam boyu, ölüyor bile olsam bir çocuğun mutluluğu yeterli geliyordu. Hâlâ da öyle, değişmeyen tek gerçeğim, sadece hayata yetemediğimden bunu sanırım gerçekleştiremeden kaybolacağım. İnisiye bir insanın eğitim hedefi gibidir bu. Mutluluk basittir, yetersiz ve sığ bir gölden farksızdır. Gerçek ise evren gibi, yıldızlara dokunmaya benziyor. İnisiye insan gerçeğin peşinde koşmaktan ziyade onu tanır ve bilir. Gerçek ona rast gelir, o da gerçeği hoş karşılar bir misafir gibi. Şimdi:
Son bulsun sözler,
Şüphe ve kargaşa ile alev alsın tinim ve ben... Kendimi her zamankinden daha fazla ölümlü
Ve ruh bakımından süreksiz hissedeyim.
Kalbimi hiçliğin nezaretinde hapsedeyim
Ve kimse girmesin ziyaret için, tüketmesin kendini onlar.
Aydınlanacak olursa ölüme yakın bir zamanda,
ilim ile karanlık diyarlarım.
Naçiz vücudumda ifa edecek bir hâl kalırsa hayatı,
ebediyet istemeden nehyederim kendime.
Allah ne sunarsa kabulüm değilse âşina olurum iblis ruhuna.
Fakat kendimi kaybettiğimde kalan ruhum değil, ruhtaki şeytan değil.
Ve ben tükenirken ayna karşısında duran o sahtekâr.
Ne zaman öldürür bu aciz bedenimdeki alilkârı.