Devrimlerin istikrarlı bir biçimde devamını temin itmek içun umerâ haricinde devrimin oteritesinin icra edildiği reâyânın devrime mutabık amel ve fikriyata haiz olması icap ider. Şayet devrim azınlığın silah ve emsalleri nisbetince sahip oldukları sulta ve ceberût fi'iliyat ile sağlanırsa devrim aslî tesirinden çıkar ve devrim yerini işgal yahut darbe yönetimine bırakmış olur. Bu minval kapsamında kurulan tüm makamı idarârat yıkılmaya ve yok olmaya mahkumdur. Halkın temel inancına tesiri mutlak olmak suretiyle etki edilememiş ve evvel inancının eczası dâhi olsa hamil olan her vatandaş tekrar mâ kabline rucu idecektir. Tarihin sayfalarında bir çok taife-i kadim ve akvamı selefden bu cihette bahs idilir. Nitekim hicretler devrimlerin muasır devirleri deviremediklerinden, mezalimin âyuka çıkmasından ve yurtlarını Terki diyar itmeleri içun her türlü mukâta-â neticesinden Vuku bulmuştur.
Devrim önderleri halk içerisinde saygın ve vasıflı kimseler olduğu vakit diyer kimselere nazaran çok daha muhibban ve taraftar cem ide bilirler Lâkin insanların bir çoğu bu manzaraya aldanır. İşin esası meşhurların halefinde bulanan ekseri oluşturan kimseler şohretin arzusundan ve dünyevi menfaatlerden başka bir şey dilememektedirler. Devrim önderleri nitelik ve itibar için kumandanlık üstlendikleri vakit kendi nefis-i arzularının iktidarı uğruna cehdi gayret iderler ve bu tarikte kimseyi kurban itmekten kaçınmazlar ve bu uğurda mağlubiyet hissi kendilerinde oluşursa ilk terk iden bizzat kendileri olur.
Bir takım dini yaklaşımların sonucu kabilinden olan şeylerin dışındaki istisnalar çoktur. Örneğin hitlerin 2.cihan harbinin neticesinde intihar edip kendisine gönül veren onlarca taraftarını yüz üstü bırakmış onları düşünemiyecek kadar kör ve âmâ olarak sovyet ve emperyalist güçlerin esiri yapmış ve halkının ikiye bölünmesine sebeb olmuştu.
Bu intihar nefsi gururdan ve itibar kaybı şeklinde algıladığı düşüklük sezisi yüzünden intihar etmiş davasını ve devrimini terk etmişti.
Fakat Japonların durumu bundan farklıdır. japonlar da savaşı kaybettiği vakit Japonların bu gibi savaş mağlubiyetleri veyahut işinde başarısızlık gösterdikleri zaman batıl ve sapkın olan inançları gereği kendi canlarına kıymaları yaptıkları hatada kaybettiklerini sandıkları onurlarını intihar ile geri kazanacaklarına inanmaları bir önceki örneğimizden farklıdır. Burada intehar inancın ve mücadelenin bir parçası niteliğindedir.
Başarılı bir devrim evvela devrimin analizi ile başlar daha sonra devrimin oluşumuna öncülük edecek kimsenin kendi şahsiyetinde bütünüyle devrimi gerçekleştirmesi gerekir. Devrim öncüsünün herkez den daha çok ve daha sağlam devrime inanması ve fedakarlık göstermesi gerekir. Devrimin önderliğini üstlene bilecek liyakat ve sadakat anlamında halifeler Ve varisler yetiştirmek davanın ve devrimin devamlılığı ve yükselişi anlamında şarttır. Devrimin halk nezdinde tutarlı ve makulane karşılanması süreçin sabitleşmesini hızlandırır ve kısa sürede kamunun tamamı hemen hemen devrimin hasıl kıldığı esasî meselelerde müşterek fikriyata sahip olurlar. Ve sürü kontrolü devrimin temel yaklaşımına göre şekillenir. Bu sürü güdümü olarakda anlıyabileceğimiz gibi belli tip insan yetişmesi mefhumu tamamen yapılan devrimin felsefesi ile alakalıdır. Devrimin Ne tür bir yapılaşma ihtiva ettiğine bağlı. Kimi devrimler toplumları çeşit ve farklılıklar ile zenginleştirme ve yeni fikir ve icatlara açık olmak suretiyle tehakkum iderken bazıları sabit fikir ve maddesel yapılanma temin etmek için toplum üzerinde caydırıcı yöntemler ile emsal tipte toplum oluştururlar.
Her insanın yapısına karakterine ve duygu dünyasına hitab eden devrimler ve davalar vardır. Bunların tercihi kişinin kendi idaresi ile gerçekleşir. Kişi için bazen bazı devrimler neticelendiğinde umulmadık sorunların ortaya çıkması ile vardığı olumsuz kanaat o devrimin yolunu terk etmesine sebebde olabilir. Böyle bir hal yaşayıp dava edindiği şeyi terk ider ise zem ve hakir idilmez bilakis takdir ve tebrik idilir nitekim yaptığı amel kendince vakıf olduğu hatadan rucu etmek demekti. Ve hatadan dönmek kişinin Kemal ve olgunluğuna delalet ider bâhusus böyle bir haliyette hatadan irticaya nail olmak onur ve izzetin davada değil kişinin şahsına munhasır olduğunuda âyân kılar. Kişinin evvel içre hatayı fark istememesi öngörüsüz olarak görülmesi kişinin tahkirini değil eleştirilebileceğini gösterir. Eleştirmek yasal ve doğal bir haktır. Çünkü eleştiri doğru yapıldığı vakit olaylar ve kişiler üzerinde değil neden sonuç ilişkisi üzerinde durulduğuda başkaları için örnek teşkil edebilecek dersler çıkarıla bileceğinden eleştiri ve analiz herkezin doğal hakkıdır. Bu sebebden dolayı eleştirilenin kızması, darılması ve saldırması gibi eylemler yersiz ve yanlışdır..