Aslında sevgili dostlarım yazının başlığı bile çok şeyi anlatıyor. Benim gözümde dindar olmak: sevgide, anlayışta, insanlıkta evrensel olanı yakalamak demektir. Dini dar olmak ise aslında tam tersi. Dindarlık için namaz kılmaya, oruç tutmaya, ayinlere katılmaya, kurban kesmeye, vaftiz törenlerine katılmaya gerek yoktur. Bu saydıklarım sadece dinlerin kendi rituelleri, bunları yapınca dindar olmazsınız sadece o dinin mensubu olursunuz. Dini dar olmak için ise körü körüne inanmanız yeterlidir. Böyle inanışlarda kutsallık denen o büyülü kelime başrolleri kapar. Sevgili dostlarım ne camiler ne de kiliseler ne de benzeri ibadet yerleri aslında hiç biri kutsal değildir, onları kutsal yapan inanç gereği sadece algılarımızdır. İnsanın el emeğiyle işleyip sunduğu bir şey ne derece kutsal olabilir? Bu bir çeşit putlaştırmak olmaz mı? Dindarlık kalple başlar ve yolculuk kalpsel vicdanla devam eder ve elbette akıl da buna eşlik eder. Dini darlık ise korkuyla başlar ve yolculuk sahte bir inançla devam eder ve cehalet de buna eşlik eder. Dindarlar kendileriyle barış antlaşmasını imzalayanlardır, dini darlar ise bitmez tükenmez bir kavganın ortasındadır. Dini dar olmak kolay, dindar olmak ise zor olandır.