İslam dini Rasulullah'ın döneminde sadece Kur'anın dinde kaynak kabul edildiği, tevhide sıkı sıkıya bağlı, saf, katışıksız, halis, duru, berrak haliyle yaşandı.
Sonrasında özellikle Emevi iktidarıyla başlayan süreçte uydurma rivayetlerin sayısının hızla artması sonucunda Kur'an bir kenara atıldığı, çoğu Nebi'mize ait olmayan, birilerinin uydurup O'na isnat ettiği rivayetlerin ve bunlar üzerinden yapılan içtihatların dinde temel kaynak kabul edildiği, böylece dinin tamamen Elçiye özgülenerek şirke sapıldığı bir tahrifat süreci başlamış oldu. Sonuçta gerçek İslam'dan uzak, uydurma rivayetler üzerine inşa edilmiş gelenekçi/mezhepçi ehli sünnet ve şia din anlayışları ortaya çıktı.
Yüzyıllardır İslam coğrafyasında İslam diye yaşanılan ve yaşatılan din, aslında gerçek İslam ile ilgisi olmayan, Kur'anı bir kenara atarak uydurma rivayetleri ve din adamlarının bunlara bakarak yaptığı içtihatlara göre kurgulanmış mezhepçi bir anlayışın ürünü olan gelenek dinidir.
Günümüzde de aynı din zihniyeti İslam dünyasında hakim ve baskın konumdadır. Ancak özellikle iletişime ait teknolojik gelişmeler sonucunda bilgiye ulaşmanın, iletişim ve etkileşimin çok hızlı bir şekilde arttığı bu dönemde, insanlar doğru dine ulaşmanın tek yolu olan Kur'anı anlayarak okumaya ve böylece yaşadıkları dinin gerçek İslam ile hiçbir ilgisinin olmadığını, hurafe, safsata ve bid'at ile içi doldurulmuş, iki otoriteli, iki şarisi olan, iki kaynaklı bir şirk dinine dönüştüğünü artık rahatlıkla görmeye başlamışlardır.
Allah Resulü'nün gönderildiği dönemdeki müşrik toplumun O'na ve Kur'ana gösterdikleri tepkiler, vahyi reddediş biçimleri, atalarından kalan dine bağlılıkları, inatla doğru yola yönelmeyişlerinin benzeri bir durum bugün şirke dayalı gelenekçi/mezhepçi din anlayışına göre yaşayan ve inanan çoğunlukta da aynen sirayet etmektedir.
Kendilerini atalar dininin köhne, çürümüş, batıl ve hurafe bilgilere dayalı, uydurma rivayetler ve içtihatlar üzerine inşa edilmiş gelenekçi/mezhepçi din anlayışını bir kenara bırakarak tevhide dayalı, hanif İslam'a çağıran,
dinde yalnızca Kur'anı kaynak olarak kabul eden, dinin yalnız Allah'a özgülendiği, ilahi niteliklerin elçisi dahil olmak üzere Allah'tan başka hiçbir varlığa yakıştırılmadığı, Kur'an dan başka hiçbir beşeri kitabın dinde kaynak olamayacağını ve Kur'anın din, hüküm, ibadet, iman ve ahlak için tek başına yeterli olduğunu temel alan gerçek İslam'a davet edenlere tekfir, hakaret ve büyük bir öfkeyle karşılık veriyorlar.
Yalnız Allah'ın ayetlerine uymaya, yalnız Kur'anı doğru yol rehberi edinmeye ve din adına tek kaynak olarak kabul etmeye çağıran kardeşlerimize büyük bir inat ve öfkeyle, hakaret ve tekfir ederek karşılık veren,
çoğu Allah Resulüne iftira edilerek birilerinin uydurduğu rivayetlere ve din atalarının bunlar üzerinden yaptığı içtihatlara dayalı atalar dinine ve uygulamalarına körü körüne bağlı din fanatikleri,
ne kadar çabalasakta Allah'ın hidayetini hakketmedikleri için asla doğru yola ulaşamazlar.
Kur'an ayetleri evrensel özelliği ile her dönem ve her topluma hitap ettiği için, tıpkı o dönemdeki müşriklere olduğu gibi günümüzdeki şirke dayalı gelenekçi/mezhepçi din anlayışına da hitap etmektedir;
?Sen onların doğru yola yönelmelerini tutku derecesinde istesen de Allah, yoldan çıkardığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların asla yardımcıları da olmaz.” (Nahl/37)
?Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldıkdan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim vardır! Muhakkak ki biz, suçlulara layık oldukları cezayı veririz. (Secde/22)
?Kim Allah’ın rehberi Kuran’a uymuşsa, o doğru yolu bulmuştur. Kim de sapıklığı tercih etmişse, artık onları Allah’a karşı savunacak evliya/dostlar bulamazsın. (İsra/97)
Allah’ın kitabını bir kenara bırakıp kendisine beşer üretimi olan rivayet kitaplarını din rehberi edinip, dinde kaynak kabul edenlere Allah dilemedikçe kimse doğru yola gösteremez.
Din, hüküm, iman, ibadet ve ahlak olarak sadece Kur’an ın yeterli olduğuna inanan, dini yalnız Allah’a özgüleyen, Allah’a ait ilahi nitelikleri Elçisi dahil olmak üzere başka hiçbir varlığa yakıştırmayan, tek amacı Allah’ın rızasını kazanmak olan, tevhid esaslı hanif İslam dinine gönülden bağlı Kur’an ehli muvahhidlerin uyarıları ve Allah’ın halis dinine çağrısı;
Ey rivayetperestler❗
Asla size değil❗
Bu çağrı ancak ve sadece hala işitebilen, gerçeği görebilecek kalbi olanlara yapılıyor.
Allah’ın doğru yolunu yani Kur’anı bırakıp, O’nun peşisıra beşeri kaynakları (rivayet, fıkıh, ilmihal, tefsir, kıyas, icma v.b.) din edinenler kör, sağır ve dilsizdirler❗
?Kimse doğru yolu bunlara gösteremez, gösterse de onlar görüp, işitip, kavrayamazlar;
?Gerçeği örtbas eden kâfirlerin durumu; çobanların çağırdığı fakat onun bu çağırısını bir bağırtı ve sesten başka bir şey olarak işitmeyen hayvanların durumu gibidir. Onlar, öyle sağır, dilsiz ve körlerdir ki akıllarını kullanmazlar. (Bakara/171)
?De ki: "Ben sizi yalnızca vahiy ile uyarıp-korkutuyorum. Ancak sağır olanlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler." (Enbiya/45)
?Onlar, kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onun üstünde sağır ve körler olarak kapanıp kalmayanlardır. Furkan/73)
?Çünkü gerçekten sen, ölülere söz dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin. (Neml/80)
?Şimdi sen, ölülere söz duyuramazsın ve arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. (Rum/52)
?Öyleyse sağır olanlara sen mi dinleteceksin veya kör olan ve açıkça bir sapıklık içinde bulunanı hidayete erdireceksin? (Zuhruf/40)
?İşte bunlar; Allah onları lanetlemiş, böylece (kulaklarını) sağırlaştırmış ve basiret (göz)lerini de kör etmiştir. (Muhammed/23)
?Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da ona sırt çevirenden, kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zalim kim vardır? Biz onların kalplerine, bu Kur'anı anlamalarına engel bir ağırlık, kulaklarına sağırlık verdik. Sen onları hidayete davet etsen de artık sonsuz dek hidayete eremeyeceklerdir. (Kehf/57)