Bir kız var, böyle çok kendi halinde. Gözleri önünde, eli işte, gönlü ateşte. Bir yuvası olsa muhtemelen temeli olur. Depremler görür de yıkılmaz. Bir hayat verse minnacık bir varlığa yakışır anneliği çehresine. Dünyası olur yavrusu, beyi. Hisseder her şeyi derinden. Onu aldatmak ne mümkün¡ Alır adamın façasını aşağı. Sadıktır. Hatalarından ders çıkartır, yeniden düşer yollara. Naiftir huyu suyu güzeldir kendi deyimiyle :) ama kafasını kuma gömen deve kuşu gibidir. Duman'ın Ah şarkısının konusudur. "Ah eğleniyor kendi başına, ah neşesi yeter". Suskundur, çabuk sinirlenir. Ama geçer hemen. Bazen çok serttir keser atar uğraşmaz, bazen de sabreder, ve acı çekse de vazgeçmez, vazgeçemez. En önemlisi ise aşkı tatmıştır. Onu bilir ve tanır. Gözbebeklerine iyi bakın. Titremesinin sebebini yüreğindeki korda taşır. Kendi elleriyle büyütür sevgi çiçeğini o korların içinde.
Bu Pirayeler, Tomrisler, Zühreler. Bunların bir çoğu hisli kadınlardır. Böyle birden fazla değil belki ama normalden büyük kalpler. En çok sevgi vardır içlerinde. Yaşayışları maddi sebeplerden soyutlanmıştır. Avuçları öpülesi kadınların sevgiden başka derdi yoktur! Oysa kalplerindeki susuzluk bir avuç sevgi ile sonlanacaktır. Hisleri bütün çevreyi sarar da ilkbaharın gelişine sevinen yeni çiçek açmış bahçeler gibi olur ya. Hani sevgiyi hep arayıp çok yanlışlar yapmış ve sevgiye ait sonbahar yaprağının hüzün olduğunu keşfetmiş kadınlar. Hani her kırılışında, kardan fırtınalarla bir başına acısını soğutmaya çalışan, sevginin kışını gören.
Ve sevilecek adam keşfettiğinde sımsıcak bir kucak ve kocaman bir kalbi elleriyle uzatacak kadar fedakar olup sevginin yazını gören kadınlar.Hah!
Sen işte o dört mevsimi olan kadınlardansın..!