“Dostluk nedir biliyor musunuz? diye sordu.
Evet, diye yanıtladı Çingene kızı; kardeş gibi olmaktır; tıpkı elin iki parmağı gibi iç içe geçmeden birbirlerine dokunan iki ruh gibi.”(Victor HUGO)
Gerçekten böyle miydi bizim dostluktan anladığımız? Kolay kurulamayan bir bağ olduğu kesin ama sonlandırılması bir o kadar kolay olmaya başlandığı da bir gerçek.
İsteriz ki her zaman dostumuz bize duymak istediklerimizi söylesin. Oysa önemli olan şey hatalarımda beni ikaz edip benimle devam etmesi değil miydi? Dosttan gelen her şey başımızla beraberken şimdilerde işimize gelmiyorsa hayattan çıkarılan gerekli insan halini alıyor. Ne acıdır onca paylaşımın hiç ile sonlanması.
Sanki taştan duvardır bu dost. Sırtımızı yaslarız, sırlarımızla bağlanırız ona. Ama hiç kırılmaya ve kırmaya hak tanımayız. Oysa birbirini en iyi tanıması gereken kişilerdir bunlar. Dostluk samimiyettir derken biz bundan şüphe ederek koparıyoruz bağlarımızı. Saatlerce derdimizi anlattığımız kişi ile gün geliyor konuşmayı beceremez hale geliyoruz. Hemen sosyal medyada engel oluşturmak ya da ortak arkadaşlara yakınmak gibi çocukça hallere sokuveriyor insanı. Anaokulunda başlıyor dost edinme telaşı ve onu kaybetme korkusu. Ufacık yüreğinde büyüttüğü sevgi ile “ama o benimle oynamıyor öğretmenim” cümlesini boncuk boncuk akan gözyaşları ile dile getiren öğrencim, yıllar sonra “beni anlamak istemedi ve beni sattı” cümlesini dile yetiren bir yetişkin haline geliyor.
Doğan Cüceloğlu “nun bir cümlesi geldi aklıma;
Dostlukların konuşmanın sonucunda oluştuğunu sanırız.
Gerçekte dostluk dinlemenin sonucunda oluşur. Diyordu bir kitabında. Dostluklar tam da böyledir. Dinlediğinde başlayan uzun bir yolculuktur. Sonunu öngöremediğin ama iki büklüm olana kadar yanında olmasını arzu ettiğin kişidir. Bir gün her şey bittiğinde tek hatırlayacağınız şey dostluklarınızdır. Düşmanlar geride kalır. İzleri daimi sandığınız nice insanlar geride kalmışken bize kalan şey hatırlamak istediklerimizdir. En içten ve en samimi olanlarından ama.
O zaman yanımızdakilerin kıymetini bir başka bilmeye başlayalım.
Bir başka sevelim ve tutalım yüreklerinden.
Öyle kolay sarsılan bir gemide yolculuk değildir diyelim bizimkisi…
Ebediyen sürecek olan iki yolcunun hikayesi…