HANGİSİNİ İSTİYORSUN DÜNYA EKİNİNİ Mİ AHİRET EKİNİNİ Mİ?
مَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الْاٰخِرَةِ نَزِدْ لَهُ ف۪ي حَرْثِه۪ۚ وَمَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِه۪ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ نَص۪يبٍ
“Kim ahiret ticaretini isterse, onun için ticaretinde artış yaparız. Kim de dünya ticaretini isterse, ona da istediğinden veririz, fakat onun için ahirette hiçbir nasip yoktur.“ (Şura Suresi: 20)
Ayet-i celilede geçen (حَرْثْ) “ekin” demektir. Kazdın, ektin bitti. Kazmak ve ekmek çalışmaktır. Kazıp ektiğin yerden çıkan buğday ticarettir. İşte Cenab-ı Hak ders ayetimizde, ahiret ticaretini isteyenlerin ticaretini artırırız, buyuruyor. Demek bundan razı. Ahiret ticaretini değil sade dünya ticaretini isteyenlere, “Ona da istediğinden birazcık veririz ama ahirette hiç bir nasibi yoktur” buyuruyor. Dünyanın tamamını bile verse birazcık sayılır. Eyvah! Bugün yarın dünyadan çıkılacak, ahiret ise ebedi! Orada ne yiyecek, ne içeceksiniz? Mevla buyuruyor:
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ(51) لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ (52) فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ (53)
“Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz Karınlarınızı ondan dolduracaksınız. (Vakıa 51-53)
Yiyecekleri bu, peki içecekleri ne?
... اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلظَّالِم۪ينَ نَاراًۙ اَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَاۜ وَاِنْ يَسْتَغ۪يثُوا يُغَاثُوا بِمَٓاءٍ كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَۜ بِئْسَ الشَّرَابُۜ وَسَٓاءَتْ مُرْتَفَقاً (29)
“…Biz zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, onun alevden duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) feryat edip yardım dilediklerinde, maden eriyiği gibi, yüzleri yakıp kavuran bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü bir içecektir! Cehennem ne korkunç bir yaslanacak yerdir. “ (Kehf 29)
Peki ne giyecekler?
سَرَاب۪يلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ وَتَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُۙ (50)
Gömlekleri katrandandır. Yüzlerini de ateş bürüyecektir
(İbrahim sure50)
Kuran’ın haberleri düşünülmüyor, sarhoş adam nasihat anlar mı? Ya Rabbi! Sen koru muhafaza et bizi
... فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّـنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ
“Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver diyenler vardır Bunların ahirette bir nasibi yoktur(Bakara200)
Bu kadar büyük zarar gördünüz mü Yok Mevla’nın cemalini göremeyişleri, rızasına kavuşamayışları! Ahirete inanmayan Allah-u Teâlâ’nın düşmanıdır. İnanılmayacak gibi midir?
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor ki:
كُلُّ اَمْرٍ ذ۪ى بَالٍ لَا يُبْدَأُ ف۪يهِ بِالْحَمْدِ فَهُوَ اَقْطَعُ
“Allah’ın hamdi ile başlanmayan her hatırlı ve kıymetli işin sonu kesiktir (bereketsizdir).” (İbn-i Mâce, Nikâh:19, Ebu Davud, Edeb:18)
Bugünkü mekteplerde okunan kitaplarda ne besmele, ne hamdele, ne salvele, ne nimete şükür, ne yüce Allah’a (Celle Celalühü) sena vardır. Yirminci asra gelmekle ne olduk? Evvelki insanlardan daha mı kuvvetliyiz, daha mı kudretliyiz? Allah’ın (Celle Celalühü) yardımına ihitiyacımız mı kalmadı? Kimin ekmeğini yiyoruz, kimin suyunu içiyoruz? O ekmek, o su nasıl meydana geldi? Ekmeği düşünelim; O ekmeği fırıncı yaratmadı. O ekmeğin yapıldığı buğdayları biz yaratmadık. Unları değirmenci yaratmadı, tohumları taneleri ziraatçı yaratmadı. Gökyüzünü bulutlarla kaplatan, o bulutlardan billur gibi yağmurları yağdıran, toprağı nemlendiren, buğday tanelerini en güzel bir şekilde tanzim edip, başak haline getiren Allah-u Teâlâ’dır. Onun yarattığı buğdaya, suya, muhtacız. Billur gibi yağan yağmurlara, biten nebatata muhtacız. O otlarla büyüyen hayvanlara muhtacız.
Bizim evvelki kullardan daha fazla bir kudretimiz yok. Onlar manen bizden daha kuvvetli idiler. Onlar hamdelesiz, salvelesiz, besmelesiz hiçbir kitaba başlamazlardı. Bundan bir zarar gördüler mi? Dünya sevgisi insanın içini dışını kapladığı için bu büyük yanlışı anlamıyor. Biz hocalar bile anlamıyoruz. Besmelenin, hamdelenin ne suçu var da kitaplara yazmıyorlar? Böyle yapmakla milleti Allah’tan (Celle Celalühü) ayırıyorlar. Çok dikkat edelim, Allah’tan (Celle Celalühü) ayrılmayalım. Kusurumuzdan dolayı Allah’tan (Celle Celalühü) yardım ve af isteyelim.
“Hoca efendi bizim çocuklar namaz kılmıyor, oruç tutmuyor” diyorlar. Nasıl kılsınlar, doğru ana-baba görmediler ki. Bu durumda namaz kılmayı kimden öğrenecekler? Cehalet içinde karanlıklarda kaldılar. Kabahatı ana-baba çocuklarda, çocuklarda ana-babada buluyor. Bu işler böyle kaynayıp gidiyor.
Allah’ın rızası üzere çok medreseler açılmalı ve bu milletin imdadına koşulmalı.
İstikbal kazanacaklarmış! Hakiki istikbal ne biliyor musunuz? O mezardan sonra başlar. Dünyanın istikbali için en azından çobanlık edilir, merdiven silinir, dilencilik yapılır yine de bir çare bulunur. Orada böyle şeyler olmaz. Asıl o istikbale çare düşünmek lazım.