Soğuk duşun bedenimde bıraktığı hissi sıcak duşa nazaran daha çok seviyorum,buna rağmen her defasında sıcak duş tercih ediyorum,çünkü altlarda bir yerlerde soğuk duşun zor olduğunu kodlamışım. İki lokma yemekle de doyabileceğimi,hayatta kalmak için bunun yeterli olduğunu biliyorum,buna rağmen her defasında koca koca tabaklar hazırlıyorum,çünkü ilkel beynim hâlâ bulmuşken yemelisin diyor. Eşimle seslerimiz iyice yükselmeye başladığında,bir dakika sakin kalıp,durumu değerlendirmemin bir çok kırgınlığın önüne geçeceğini biliyorum,fakat her defasında o hengameye dahil oluyorum,çünkü altlarda bir yerlerde ne kadar bağırırsam,o kadar haklı olduğum düşüncesi yatıyor.
Kim bilir belki beynimiz olmasa,yani bu kadar düşünmesek daha çok harekete geçer,daha güzel yaşamlar kurarız. Ne yazık ki objektif yaşamıyoruz. Bilinç altımızdaki kodlar ve ön yargılarımızla sürdürüyoruz hayatımızı. Sistem bu şekilde işliyor,düşün-kurgula-uygula. Belki gerçekten bazen düşünmeden,kurmadan,dışardan bakabilmek gerekiyor olaylara ve hayatımıza. En bizim dediğimiz fikirlerin bile bize ait olmadığını deneyimliyoruz sık sık. Üstelik acı bir şekilde,üstelik kırarak,üstelik bizim olmayan hayatları,bizim olmayan aşkları,bizim olmayan hobileri,bizim olmayan fikirleri yaşarken ve yaşatırken. Tanrı'nın bize emanet ettiği bedeni,ruhu,aklı sürekli topluma,atalarımıza emanet ediyoruz bizde. Sanki Tanrı istese tek tip yaratamayacakmış gibi,ısrarla tek tip olmaya çalışıyoruz. Daha sonra mahkûmların tek tip kıyafetlerinin ne kadar acımasızca olduğundan bahsediyoruz. Özgün olmaya korkuyoruz,çünkü bu cesaret gerektirir,topluma kafa tutmayı gerektirir ve en önemlisi yaşamayı gerektirir. Oysa biz hayattayken,kendimizi gömüyoruz mezarlara. Olur da belki,bir ihtimal toplum bizi alkışlar diye,yüreğimizin alkışlarını,onun çığlıklarını susturuyoruz. Sonra biz de başkalarını öldürüyoruz.
Neyse,konu duştan ne ara buraya geldi ben de bilmiyorum. Beynim kurdu,ellerim yazdı.☺️