Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Düşünyazlar GÖREN KÖRLER DİYARINDAN MASALLAR Aydınlanma, - Sözümoki
14 Temmuz 2014, Pazartesi 16:42 · 617 Okunma

Düşünyazlar

GÖREN KÖRLER DİYARINDAN MASALLAR
Aydınlanma, kendi elimizle kendimizi hapsettiğimiz karanlık çukurdan parmaklarımızı oynatmaya sağa sola vurarak, çırpınarak kurtulma durumudur. Hasta olan biziz, devayı arayanda biz. Bu durumda evet belki çevresel şartlar da o hastalığı vücudumuza sızdırmıştır ancak; bizim dirayetsiz ve hastalığı kabul eden halimiz her zaman daha baskın olmuştur.
Yaşamımızın çoğu alanında kendi değerlerimiz ve düşüncelerimizden ziyade çevresel faktörlere bakarız. Basit bir giysiyi dahi alırken modadan başlar ailemizin, arkadaşlarımızın beğenilerine kadar gideriz. Bu giysinin güzel olup olmayışını algılayamamamızdan mıdır yoksa çoktan kendi kendimizi amorflaştırmamızdan mı?
Peki insanlar neden bu ergin olmama durumunu tercih eder? Cevabı çok basit. Ergin olmama durumu çok rahattır çünkü. İrademizi omuzlarımızı çökerterek etrafımızdakilere teslim ederiz. İyi istencimizi kaybetmemiz alışkanlıktan doğar. Belli bir işiniz var ve her akşam eve gittiğinizde en kısa ve rahat olan yolu seçmez misiniz? Farklı yollardan gidip ya da farklı yollar aramanın ne manası vardır ki? Hazır rahat ve kısa bir yol varken. İşte bunlar alışkanlıklardır ve alışkanlıklarımız bizi sorgulamaktan alı koyar. Onlar bizim kabullenişlerimizdir. Kendi aklımızı kullanmak istemeyişimiz de bunlardan ileri gelir. Çünkü düşünmek farklı yollar aramayı, sonuçları nedenlere bağlamayı gerektirir ve bu insanı rahatsız eder yorar. Her gün gittiğimiz yoldan, farklı bir yol seçmek gibi işte. Ama kaçırdığımız bir nokta vardır kimse bizim yerimize geçemez, yaşayamaz, derdimizi dert yapamaz, ölemez. Ve kimse bizim algılarımızı kendi algıları varsayıp düşünüp bizim yerimize karar veremez, düşünemez.
Görenekler herhangi bir toplumun ahlak değerlerini belirlemiş ortak kavrayış biçimleridir. Görenekler bireye zorunlu davranışı getirirken, alışkılar düşünülmeden yapılan davranışlardır. Alışkılar hiç yük getirmezken. Görenekler zaman zaman boğar bizleri.
Dünya ve sosyal çevremiz birer hazır cevaplar evreni gibidir. Sorusu sorulmadan verilmiş cevaplar. Soruyu sormayız çünkü buna gerek duymayız. Ve soru insanı yerinden kıpırdatır,huzursuz ve rahatsız eder.Ve diğer bir gerçekte şudur ki toplum bizi bizden çalar. Düşünmemize izin vermez. Bizi kolektif bilinç haline getirir. Ve çok az insan ezberlenmiş şeyleri sorgulamaya kalkar. Küçüklüğümde kalan sorgulama, merak ve şüphe büyüdükçe kabullenişle yerlerini değiştirir. Kendi hayatımızın tam ortasında temelinde iken büyüdükçe o cümlenin öznesi olmak yerine nesne olmayı tercih ederiz.
Henri Poincare Bilimin Değeri adlı eserine şöyle başlar. ' Doğruyu aramak için bağımsız olmak gerekir, tam anlamından bağımsız olmak gerekir. Buna karşılık eylemde bulunmak istiyorsak, güçlü olmak istiyorsak, birleşmiş olmamız gerekir. Bu yüzden pek çok kişi doğrudan korkuya kapılır, doğruyu bir güçsüzlük nedeni olarak görür. Bununla birlikte doğrudan korkmamak gerekir, çünkü doğru tek güzel şeydir.'
Algıladığımız dünyada hiçbir şey gerçek olmasa dahi. Gördüklerimiz yanılsamalar oyunlar dahi olsa. Belkide sahip olacağımız tek şey düşünme yetimiz ve onun bize getirdiği doğrularımızdır. Ancak özgür insan kendi usuyla doğrularını arar. Ve buradaki özgür insan, rahat bırakılmış bir köşeye atılmış insan değildir. Buradaki özgür insan baş eğmeyen, savaşan araştıran koşuşturan 'yaşayan' insandır. Sorgulanmadan yaşanmış bir ömürde zaten yaşanmış olamaz.

Aydınlanma filozofu Cabanis'e göre "Kötüler yanlış akıl yürütenlerden başkaları değildiler."* Bu akıl insanı "ilk günahın yükünden bile kurtarabilirdi;" zira "Descartes'in matematiksel evreninde günah neredeyse bir aritmetik hatasına indirgenmişti."** Bu akıl sayesinde insan olgunlaşmamışlıktan kurtulabilecek, hurafe ve mitolojiden sıyrılabilecekti. Yine "Akıl Çağı" düşünürlerinden Condorcet'e göre; "tarih, insanın kendi kendisini keşfedişinin öyküsüydü."
Aydınlanmanın en önemli isimlerinden biri Jean-Jacques Rousseau'dur. Kant onunla ilgili "Ahlak alanının Newton'ıdır" benzetmesini yapmıştır. Rousseau insanı doğuştan iyi diye belirlemiştir. Çocukluğun masumluğu ve içindeki küçük prensleri hala koruyabilen yetişkinlerin hikayesidir belkide bu sözle bize iletilmek istenen.
Aydınlanma farklı epistemolojileri ve metodolojileri içerisinde barındırmasıyla birlikte, filozofların çoğunda gördüğümüz ortak özellik, farklı bir evren tasarımına kaynaklık etmeleriydi. Bizim hayallerimiz, düşlerimiz gelecek kuşakların yaşamlarıdır. Ama aklımızı kullanma cesaretini göstermeyişimiz bizi kendimizden çalarken gelecek kuşaklarında yaşamlarını çalar.
Bu kolektif bilinçten kurtulduğumuzda.Gözümüzden siyah, karanlık başkalarının ittirmesi götürmesi sonucu ulaştığımız yerde o gözlüklerimizi çıkardığımızda; çevremizde bakar, silkelenir ve 'Ben kimim?' 'Ne yapıyorum?' 'Nereye gidiyorum?'diye sorarız ve ardından kendimizle işimiz bittiğinde çevremizle ilgilenmeye başlarız. Nasihatler Kitabı'nda geçtiği gibi 'Bakabiliyorsan, gör. /Görebiliyorsan,gözle'
José Saramago Körlük adlı eserinde 'doktorun karısı' karakteriyle aklını kendi kullanma cesaretini göstermiş insanları temsil eder. Kitapta geçtiği gibi "biz zaten kördük, gördüğü halde görmeyen körler..." Ancak o yürekliliği göstermiş kişiler doktorun karısı karakteriyle karşımıza çıkar ve cesaret kıpırtıları göstermemiş kalbimizi ellerinin arasına alıp sıkar. Belki o zaman gerçekten uyanmış oluruz.
*(Haag, 1995:71)
**(Hampson, 1991:25)

1 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Bir hatipte mutlaka olması gereken özellik sence nedir?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.