Müthiş bi ses karmaşası yaratan kalabalığın ortasında duraksadi.gözlerini kapatıp o çok bilmiş psikologların bahsettiği gibi yeşil ovalar,dağlar,ağaçlar falan görmeye çalıştı.nafile..bi çocuğun en sevdiği çizgi filmi izlemek için televizyon karşısına geçmesi fakat o ekranın hiç doğru kanala denk gelmemesi üzerine duyduğu hüsrana benzer bi duyguydu hissettiği.yıllarca yanlış yerlerde aramıştı huzuru,şimdi ise ekran tamamen boştu.kapkaranlik..aslında gözlerini kapadığında hiç bi şey görmüyo değildi.son zamanlarda bi duvar saatiyle karşılaşıyodu karanlıkta.şehirler arası otobüs terminali.büyük duvar saati.yelkovanının sadece 1saniye ileri ve 1saniye geriye gittiği duvar saati.kendi varlığına tiksinti duymaktan başka hiç bi şeyi hissetmediği o geceyi hatırlatan duvar saati ara ara görünürdü göz kapaklarının altından.Korkunç anılar yer zaman durum farketmezsizin kendini hatırlatmanın yolunu bulurdu her zaman,yine öyleydi.Gözlerini açıp uğultunun bir parçası olabilir,yoluna devam edebilirdi.ama kaçmanın fayda olmadığını,bu yüzleşmelerin kendinden birer parça haline geldiğinin farkına varali çok olmuştu.Insan çoğu zaman yaptıklarının değil yapamadıklarını pişmanlığını yaşar.ona öyle söylemiştim.-Aslında ben de bi yerde okumuştum,alıntı olduğunu söylemenin absürt kaçacağı ciddi bi konuşma olduğu için ses çıkarmadım-gerçekleştiremediğim tek şeyin pişmanıyim,En azından daha önceki pişmanlıklarımi solda sıfır birakacak cinsten,dedi.
Terminalde bozuk duvar saatinin asılı olduğu duvara yaslanıp ağlamışti.-bence ağlamamisti,o ağlamayamazdi çünkü.güçlü olduğundan değil,güçsüzlüğünden.-terminallerin saatleri genelde bozuk olmaz yanılıyorsundur dedim.bi şey söylemiş olmak için söylemiştim.büyük bi ciddiyetle eminim bir saniye ileri bir saniye geriye gitmekten başka bi hareketi yoktu takılı kalmıştı diye izah etti defalarca.saatte kendini bulmuştu.takılıp kalışında.ona baktıkça gözyaşları yüzünde soğuyo,içinde kararları kesinleşiyodu.burdan çıkıp gidecek,tiksinti duyduğu ruhundan bedeninden kurtulacaktı.karanlığa bırakmayacaktı kendini,karanlığın kendi olacaktı.o kadar emindi ki.içindeki birbiriyle çatışan seslerden kurtulacaktı,nefretten kurtulacaktı,sevgisizligi hissetmeyecekti bile..ama sonra hiç olmaması gereken bi zamanda kararlıgini kırdı. bir his.inanç.ikisinin tek bir insanda tezahür etmiş hali.zaten şeffaf olan kararlıgik bi noktadan çatlak alınca..vazgeçti.bir hissi en uç noktalarda yaşamak her zaman o hissin zıt hisse dönüşme tehlikesini beraberinde getirir.-inandıkları yüzünden aldığı darbelerle o noktaya kadar gelmişken, daha güçlü bir hisle tekrardan inanmaya başlayışını başka türlü açıklayamazmis.-ne yani yaşamayı seçtiğin için mi pişmansin,aptalca bi hata yapmadığın için mi?dedim.kapalı göz kapaklarından bile belli olan simsiyah bir karanlikla, ruhumda insan cesetlerinin ağırlığıyla yaşıyorum,uyurken toplanmış üzerime bırakılmış cesetlerle ve ben yaşadıkça çoğalıyolar, dedi.sustum.ruhundaki cesetlere sarılışını izledim.cesetlere evet,onlarda ağlarmis çünkü.öyle dedi