Ekonomik Hatırlatma

Bilenler bilirler daha önceki yazılarımda dünyayı bekleyen #küresel ekonomik bozulmalar hakkında bilgiler aktarmıştım. Aslında bunların gerçekleştiğini görmek pek de hoş değil doğrusu. Son günlerin en güncel konusu dövizdeki dalgalanma hepimizin malumu. Ben de geçmişteki yazıları bir araya getirerek izninizle yeni bir yazıyı daha sizinle paylaşayım. Dilerseniz hemen başlayalım. Dünyanın her anlamda ilerlemiş ülkelerine baktığımızda 2 kalkınma modelini bir arada uyguladıklarını görürüz, nedir bunlar? Şöyle bir birinden mesafeli yazalım araya kaynamasın. Evet, bu iki model tahmin edeceğiniz gibi
Sanayi ve Teknoloji Tarım ve Hayvancılık
Şimdi aslında bu 2 modelin neden birbirinden ayrılamayacağını aktarmaya çalışalım; bir ülke düşünün ki üretmediği sanayi ürünü ve #teknoloji yok, hepsini üretiyor. Fakat bu ülke tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı bir durumda Peki, ne yapacak? Elbette tarım ve hayvancılık ile uğraşan ülkelerden gıda ürünlerini ithal edecek. İşte deyim yerindeyse dananın kuyruğu burada kopuyor. Bu ülke elindeki parasal güç ile istediği ülkeden gıda ithal edebilir. Çünkü gıda üretimi gerçekleştiren ülke sayısı çok fazla olmasına rağmen teknoloji üreten ülke sayısı az. Bunun anlamı gelişmiş ülkenin ürettiği sanayi ürününü satarken yüksek fiyatla, fakat gıda ithal ederken düşük fiyatla satın alabileceğidir. Şöyle düşünün, kapasiteli ve kaliteli bir bilgisayar ile tam bir kamyon buğday alabiliyorsa bu ülkenin aç kalması düşünülemez. Ancak buradan yola çıkarak tarım ve #hayvancılık üzerine kalkınma modelini küçümsememek gerekiyor. Çünkü bu yöntemi tercih eden sanayileşmiş ülkeler daha sonra hata yaptıklarını anlayıp bu hatalarını büyük ölçüde telafi etmişlerdir. Bunun en iyi örneği galiba Hollanda.
Tarımsız Sanayi Bir Anlam İfade Etmiyor
Peki, sanayileşmiş ülkeler neden bir dönem unuttukları tarım ve hayvancılığı yeniden hatırladılar? Aslında cevabı çok basit, Sanayi ve Teknoloji alanında kendilerinin dışında yeni oyuncular piyasada boy göstermeye başladı da ondan. Sözgelimi Çin tam olarak bunu yapmaya çalışıyor. Dolayısıyla bir gün kendi ürettikleri teknoloji kadar olmasa bile işe yarayacak ürünlerin başkaları tarafından da üretilip satılabileceğini hesap eden bu ülkeler en azından #tarım ve hayvancılıkta kendilerine yetecek kadar üretimin gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bunu sağlayan ülkeler ise ne teknolojiye ne de tarım ürününe para ödemiyorlar. Durum böyle olunca bu ülkelerde dövizle ilgili olarak bir sorun çıkmıyor. Demek ki yapılması gereken tam olarak budur. Tabii bu bahsettiklerim iki modelden birini seçenler için geçerli. Bir de ikisi birden olmayan, yani ne tarımda ne de sanayide bir varlık gösteremeyen ülkeler var ki en büyük sorunu bunlar yaşar.
İthalata Dayalı Büyümenin Sonu Felakettir
Sürekli olarak dışarıdan bir şeyler satın alan ülkelerde yüksek dövizin, Faiz veya piyasaya direkt #döviz satış müdahaleleri ile kalıcı olarak düşüş göstermesi #rasyonel bir #düşünce değildir. Zengin #petrol veya #doğalgaz yataklarınız yoksa ithalata dayalı büyümenin sonu felakettir. Özellikle dışarıdan #hammadde #ithal ederek sanayide üretim artışı ile büyüme yaşandığını düşünmek büyük bir yanlıştır. Çünkü #imalat #sanayi ihtiyaç duyduğu hammaddeyi dışarıdan döviz ile alıyor ve bu hammaddeye muhtaç bir sanayi söz konusu. Sonuç itibariyle sanayi üretimi için gerekli hammadde iç piyasadan karşılanmadığı ve tarımda üreticinin emeğinin tam olarak karşılık bulmadığı sürece dövizdeki geçici düşüşler yanıltıcı olacaktır. Elbette ülkemizin böylesine sansasyonel #ekonomik ve siyasi bir takım manipülasyonlara maruz kaldığı bir dönemde millet olarak bizler de ülkemizi koruyacak tedbirler içerisinde yer almak zorundayız. En azından döviz yatırımları yerine ülkenin milli parası olan TL ile yatırım yapılması, her şeyden önce bir #yurttaş olarak görevimiz olmalı diye düşünüyorum. Esen kalınız.


#blog #blogger #şiir #şair #write #writer #writers #kitap #kitaplar #yazı #yazar #yazarlar #yazılarınkitapoluyor