Eksik
Yumurtaları defalarca saydı, saydı, saydı. Sekiz tane eksikti. “Ama imkansız.” deyiverdi içinden. Eksik getirmezdi Basri yumurtaları hele böyle bir dönemde hiç. “Yanlış saydım herhalde.” diyebildi düşünceli bir ses tonuyla. Sayı önemli değil de neden yalan söylemişti Basri, anlayamadı. Kafasını iyice meşgul etmeye başladı bu yumurtalar istemsizce. “Benimde bugün sayacağım tuttu yumurtaları.” Yeri doldurulamayacak bir suçlulukla kapladı yüreğini. Basri’ye güvenirdi. Bu yüzden saymadan alırdı yumurtaları, parasını da hemencecik avucuna sayardı. Okul harçlığı böyle böyle çıkardı Basri’nin yoksa anasının eve getirdiği üç kuruş anca kız kardeşiyle onun boğazına yeterdi. Her geldiğinde yüzünde kocaman bir gülümse olurdu Basri’nin. Dükkana güneş gibi doğardı gülüşü. Kendi halinde yaşayışı daha da içini ısıtırdı İsmail’in, sanki ondan sonra dükkanın bereketi daha da artardı. Dalgın dalgın düşüncelere dalmışken İsmail yanık bir sesle irkildi.
“Hayırdır İsmail, ne bu dalgınlık? Dükkanı alıp götürseler ruhun duymayacak.” “O kadar mı dalmışım yahu.” diyebildi yumurta kolilerinin yanından tezgahın arkasına geçerken. “Hem de ne dalmak, kaçtır sesleniyorum, duymuyorsun.”
Olanca saflığıyla, “Basri’nin getirdiği yumurtaları sayıyordum da eksik çıkınca ona dalmışım.” “Desene Basri’de adam kazıklıyormuş. Duruşuna aldanıp kimseye kanmamak lazım o zaman.” İsmail, berberin söylediklerinden sonra pişman oldu anlattıklarına ama iş işten geçmişti artık. Berberin işini hemencecik halledip başından savdı daha fazla bu konuyu konuşup da kimsenin günahını almak istemiyordu ama içini de bir kurt kemirip duruyordu. “Yarın ola hayrola.” dedi. Soracaktı eksik yumurtaların hesabını Basri’ye. Ona güvendi diye kandırılmakta istemiyordu.
***
Sabah erkenden bakkala geldi Basri. İsmail o saatte Basri’yi karşısında görünce şaşırdı şaşırmasına ama mesafeli tavrından da ödün vermeden “Hayırdır Basri yine eksik yumurta verip beni mi kandıracaksın?” Basri utancından başını yere eğerek konuşmaya başladı. “Kusura bakma İsmail amca, dün anam rahatsızdı. Üzüntüden yanlış saymışım yumurtaları. Parayı sayarken anladım. Erkenden gelip eksik yumurtaları getirmek istedim.” Mahcubiyetin yanında duyduğu suçlulukla baştan aşağıya kıpkırmızı kesilmiş ve terler akmaya başlamıştı Basri’de. Avucunun içinde tuttuğu sepetinin sapı aşınmıştı sıkmaktan. Gözleri hala yerde iken İsmail’e uzattı yumurtaları sayması için. “Sayabilirsin.” İsmail’in eli sepete gitti gitmesine de lafının nereye gideceğini bilmeden söylediklerinden dolayı pişman oldu ama olan olmuştu bir kere.