Jean, 35 yaşında, orta kiloda, esmer ve yalnız bir adamdır.
Her zaman ki gibi hayatını ''boşa'' yaşayarak geçiriyordur..
Yaptığı tek aktivide, evine çok yakın bir markette reyon görevlisi olarak çalışmaktır.
Jean, aynı zamanda yalnız bir adamdır.
Kimsesi yoktur. Ailesi,arkadaşları, bir eşi yoktur.
Evcil hayvanı bile yoktur.
Ailesi ile görüşmeyi yakın zamanda kesmişti ancak ailesinin onun kendisiyle görüşmeyi kestiğinden bile haberi yoktur çünkü Jean varlığı hissedilen biri olmamıştır hiç.
Yine klasik bir sabah...
Mesaisi saat 9'da başlayacaktı.
Jean, gözlerini ovuşturarak kalktı ve perdesini araladı.
Perdenin arasından gözlerine sızan ışık, onu hiç rahatsız etmiyordu.
Amaçsızlık gözleri kör etmişti.....
Başı önde lavaboya girdi, yüzünü yıkadı.
Aynaya baktı ve içinden şöyle düşündü ''en son ne zaman duş aldın sen?''
Her zaman olduğu gibi bu soruda cevapsız kaldı.
Üstüne iş üniformasını giyip evden çıktı.
Evden çıktığında, apartmana yanaşmış bir nakliye firmasının kamyonetini gördü.
Anlaşılan birileri boş daireye taşınıyordu.
Durup biraz izledi.
Eşyalar indiriliyordu, koltuklar, masa, sandalyeler....
Firma çalışanları, birbirlerine talimatlar yağdırıyordu.
Boş gözlerle biraz izledikten sonra gözü sokak kapısındaki bir bayana ilişti.
Bayan, kendisinden belki birkaç yaş genç olabilirdi ama oldukça güzel olduğu aşikardı.
Simsiyah saçları kıvır kıvır omuzlarına dayanıyordu, oldukça sevecen ve nazik görünüyordu.
Jean, ilk kez kendini birine dolu bakarken fark etti.
Ve tabii arkasından gelen adamı görünce, o boşluk geri geldi..
Çünkü kadın evliydi.
Jean, oradan hemen uzaklaştı.
Yaptığı şey çok yanlıştı, evli bir kadını böyle süzmüştü.
''Umarım kadın fark etmemiştir'' diye düşünmeden edemedi.
Jean, bütün gün çok çalıştı.
İş çıkışında evin önüne geldiğinde nakliye kamyoneti gitmişti.
''yerleştiler demek..'' diye düşündü içinden ve apartmanın içine girdi.
Ve ne olduysa o zaman oldu.
Apartman sakinleri kapılarını açmış, boş daireye yeni taşınan çiftin tartışmasını dinliyorlardı.
Adam basbayağı kadına tokatlar atıyordu.
Kadın bağıra bağıra inliyordu.
Jean, içindeki boşluk duygusundan bir an olsun arınmıştı ve bir apartman sakinine yaklaşıp neler olduğunu sordu.
Apartman sakini ''bilmiyorum ki. Televizyon izliyordum ve birden sesler gelmeye başladı. Çıktığımda apartman ayağı kalkmıştı.'' demekle yetindi.
Jean inanamadı. Herkes durmuş öylece tartışmayı izliyordu.
Gerçekten kimse hiçbir şey yapmayacak mı?
En basitinden polisi aramak gibi?
Gerçi kendiside ne yapabilirdi ki? Jean kimdi ki?
Ne faydası vardı ki kendisine, bu kadına faydası dokunacaktı?
Birden aklına dedesiyle yaptığı bir konuşma geldi.
Dedesi, Jean'ın ne kadar akıllı ve erdemli bir çocuk olduğunu ama bunu sakladığını söylerdi hep.
Jean ise akıllı ve erdemli olduğunu reddederdi.
Dedesi ona bir gün şu soruyu sordu ''Neden kendini bu kadar saklıyorsun? İnsanlara, insanlığa en önemlisi kendine faydalı olabileceğini kabul etmiyorsun?''
Jean bunun cevabını veremeyecek kadar gençti. ve zaten cevabını veremeden ailesindeki tek sevdiği kişi vefat etmişti.
İçinden düşündü ''Sanırım cevabı biliyorum dede. Çünkü kendimi buna değer görmüyordum, diğer insanları da. Ayrıca hep bir karşılık bekliyordum. Ama artık beklemeyeceğim!''
Elindekileri fırlatıp, yeni taşınan çiftin kapısına vurdu.
Adam kapıyı bir hışımla açtı ve ''Ne istiyorsun?'' diye bağırdı Jean'ın yüzüne karşı.
Jean ''Bırak kızı! sana ne yapmış olabilir? O kadın bunların hiçbirini haketmiyor!'' dediği gibi adamın üstüne atladı.
Bugüne kadar kendisi dahil hiç kimseye faydası dokunmamış, her geçen gün kendi içinde ölen Jean, şuan bir kadını şiddet görmekten kurtarıyordu.
Kadın, yerden kalkıp onları izlemeye başladı.
Jean'a minnetle bakıyordu.
Jean kadına polisi aramasını söyledi.
Kadın kendisine denileni yaptı.
O günden sonra ne mi oldu?
Jean ve Bella, o şiddet belasından kurtardığı kadın ile hayatlarını birleştirdiler.
Jean, yıllar sonra Bellaya şunları söyledi ''Sen beni faydasız bir hayattan ölmek üzereyken çekip aldın. Sana ilk görüşte aşık oldum. Sen benim ilham kaynağımsın.'' dedi.
Bella, hiçbir şey demeden Jean'a sarıldı.
''Erdemsiz,faydasız bir yaşam erken bir ölümdür.''
Jean 35 yılını böyle geçirmişti. Ama hiçbir şey için geç değildir.
Bir öpücük, bir aşk, bir hissiyat bile ölümden döndürmeye yeter.