Selam...
Son zamanlarda gözüme çarpan bir vakadan bahsetmek için geldim. Uzun zamandır gözüme batan şeyler olmadan sürdürdüğüm naçizane mütevazı bir yaşamım vardı. İlk defa her şey sakin ve güzeldi. Ancak ta ki başlıkta da okuduğunuz bu cümleye tanıklık edene kadar. Bu bir kınama değil... Bu bir üzgünlük yazısıdır. Hiçbir insan hayatını sahteliğin hüküm sürdüğü yapay bir gerçekliğe teslim edecek kadar hasta olmamalıdır.
Biz amatör yazarlar....
Biz asgari ücretle çalışanlar
Biz bulduğu kısacık vakitte hobisini icra edenler (tiyatro, el işleri vs...)
Biz sevgililer
Biz sevdiği olup da söyleyemeyenler
Biz her kim olursak, hangi gruptan, hangi çevreden veyahut hangi toplumdan olursa olsun gerçek olana tamah etmemiz gerekir. Bu hiç hayal kurmayacağız anlamına gelmez. Ancak hayalleri gerçekliğe empoze edecek kadar dozajı aşmayacağız anlamına gelir.
Dünyada var olmak adına çaba gösteren tüm mahlukların en büyük suçu da bu... Hayal kurmak kisvesi altında tüm gerçekliğe çamur sürmek, iki hayal kurayım adı altında kendisini hayal dünyasında hapis bırakmak... Sonra bu hapisliği gerçekliğe empoze ederek yaşadığı hayal alemini gerçek dünyası sanmak...
Maaşı asgari ücretken
yazdığı kitap 20-30 adet anca satıyorken
para karşılığı kendisine bir ödül alıyorken
henüz daha öğretim hayatı bitmemişken
iki romantizmi evliliğe yormaya çalışırken
karşı tarafın basit bir hareketini kendine bambaşka bir şey olarak yorumluyorken
Bu bir ayrımcılık değildir, hayal kurmak evrenseldir. Sevdiğine ulaşamazsan hayalini kurarsın, istediğin mertebeye henüz varmamışsan hayalini kurarsın, daha aklında tuttuğun çılgınlığı yapmadıysan hayalini kurarsın. Karşı tarafın basit bir hareketini kendince yorumlarken kafanda canlanması için hayal kurarsın.
HAYAL KURMAK BİR SİMÜLASYONDUR
Bu sıralar kendimi hiç olmadığım kadar aidiyetsiz ve yabancı hissediyorum. Kimi tanıdıklarım kendilerini herhangi bir yılın en iyisi ilan ediyor, kimisi en çok satan ve okunan kişisi ilan ediyor, kimisi basit bir sitede kendi profiline girip "kendi profilinin çok satanları sekmesine basıyor(kendi kitabı hariç bir kitabın çıkma gibi şansı yok) ve çok satan bir kitabının olduğunu iddia ediyor" Kimisi takipçilerine videolar çekiyor ama oysa 10 bin kişinin 9500'ü bot... yani sahte GERÇEK DEĞİL
Maksadım bu insanları yermek "aaaa baksana ne kadar ahmakça" demek değil. Sadece bir defa geldiğimiz bu yaşamı baz alırsak bilinçli bir şekilde sahte bir şeyi gerçekmiş gibi yaşamak ben yazarken rahatsız olurken siz yaşarken hiç mi rahatsız hissetmiyorsunuz?. Oysa hiçbir insan hayalini gerçekliğe empoze etmek zorunda değil.
Ben bir amatör yazarım
ben sevdiği olup söyleyemeyenim
ben bir geç kalanım
ben asgari ücretin bir tık üstüne çalışan bir işçiyim
ben kitabı 250 küsür satan sıradan bir insanım.
Hayallerim var gerçek olmak zorunda değil
yaşadığım gerçekliğin hayalime paralel olma gibi bir zorunluluğu yok. Hayatın bana getirdikleri kadar mutlu, zamanın benden götürdükleri kadar eksiğim. Kendime kurgu bir eksiklik, kendime kurgu bir bolluk yaratmak için bir sahteliğe ihtiyaç duyamam. Biraz PR için olmayan bir hayatı yaşantınız, yaşayamadığınız süreçleri sanki gerçekten yaşıyormuş gibi insanlar önüne sunmanız = ileriki yıllarda geriye dönüp baktığınızda silinmesi mümkün olmayan bir rahatsızlık, düzeltilmesi mümkün olmayan hastalıkların ve güvensizliğin mimarı olacağını unutmayın.
Kafanızda kurduğunuz gibi değil
gözünüzle gördüğünüz gibi yaşayın
Gerçek olan sonlar sadece kafanızda kurguladığınız sonlara nazaran daha basit kaldığı için can sıkıcı gelir. Çünkü gerçeklik can sıkamayacak kadar basit ve olağandır, insan olağanın dışında bir son kurguladığı için gerçek olan son, kurgu olana karşı çok basit ve çiğ kalır... Oysa kurgu bir son yaratmaz isek yaşayacağımız gerçeklik kabul edilebilir ve makul bir seçenek olarak gelecektir. Bir şeyin karşısına çıkarılan başka bir şey olduğunda kıyas kaçınılmaz olur, kıyasın olduğu bir ortamda bir taraf her zaman makul iken bir taraf hep çiğ kalır.
Yaşantınızı çiğ kılmayın gdo'lu sahte ve kurgu şeyleri gerçek yaşamınıza bulaştırmayın...
Sevgiler