Yürüdükçe insan var mıdır?
Vâr olmanın farkında mıdır?
Sanmam ey dost!
Sanmam çünkü nankörlüğe çâre var mıdır?
Bir düşmüş avâreyim.
Avâre içinde bir derdim.
Derdim dermânımdır.
Söylesem hangi derde dermandır?
Bakmışım kör kuytu gezginlere.
Selamdan bir haberler mi?
Selam vermenin hallerindeler mi?
Ruhlar kör, bedenler diri.
Ne yapayım ey dost!
Çevrem et yığınından bir parça.
Ne yapayım ruhsuz bir ormanda...
Ormanlar söylemez şarkı.
Anlamazlar dilimden ve söylemezler yazgı.
Yazılar yargıya dönüşmüş, yargılar infaz olmuş.
İnfazsız bir haldeyim, erimekteyim...
Diyor ya Üstad,
"Toprak üstünde yürüyen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyûlâyıda er geç silecektir..." diye,
Anlatmalar susmuş,
Susuşlar anlatmaz olmuş.
Şimdi ne yapsın bu çâre.
Dökülmüş yaprak gibi pâre pâre.
Unutmak istemez.
Unutulmak istemez.
Dökülür yalnızca kaleminden.
Duyanlara selâm olsun,
Duymayanlara duâmdır gönülden...