EYLÜL BİTERKEN…
Eylül romantik aydır. Hep hüznü çağrıştırır.
Sonbaharın ilk güzelliklerinin yaşandığı, yeniden doğmak için yaprak dökmenin anlamını görmek için yaşanılacak bir mevsimin güzelliğidir Eylül.
Genellikle gidişleri anlatır.
Tatilin bittiğini, herkesin geldiği yere döndüğünü anlatır.
Sevenlerin vedasını, öğrencilerin okuluyla buluşmasını anlatır.
Bundan dolayıdır ki ben, Eylül’ün şarkıları ağlatan romantikliğini severim.
Aslında biliyorum ki her sonbahar içinde kışı, her kış içinde ilkbaharı saklar.
Yeniden doğuş gibi, yeniden sevme gibi.
Lise yıllarımda “Eylül’de gel” adlı şarkıyı dinlerdim.
Çünkü o şarkının içinde aslında bir gidiş vardı.
O gidişi, o sonbaharı yolundan çevirmek duygusu ağır basardı.
Liseli bir gençken “Eylül’de gel” adlı şarkıyı dinlerdim.
Duyduğum özlemden,
İçimde ki bütün duvarlar yıkılırdı.
Özlemler sanki sona ererdi.
Ve mevsim yine sonbahar ve aylardan Eylül sonu.
Şimdi kendimi dinliyorum.
“Mevsim güze döndü, gelsen ne çıkar” diye düşünüyorum.
Her ne kadar geçmişe takılıp kalsam da…
“Her sonbahar dökülen, biraz da ömrümüzün yapraklarıdır.” Demiş şair.
Doğru demiş.
Durduğum yerde yaprak döktüğüm de oluyor,
Çiçek açtığımda.
Ben hayatı ürettiğim için seviyorum.
Gündüzleri gönlümün üzerine çiçekler ekiyorum.
Geceleri düşlerimin söküğünü dikiyorum.
Ölene kadar yazacağımı da biliyorum.
Ölmeden önce neler yazacağımı da.
Zamanı kontrol ettiğimi düşünürken, kontrolden çıktığımı fark edemiyorum ya.
"Demek ki" , "zaman çabuk mu geçiyor ." diye düşünüyorum.
“Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgâr
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım…” Ü.Yaşar Oğuzcan’ın bu güzel dizleri aslında duygularıma tercüman olmuş.
Eylül yaz güneşinin batışı gibidir.
Yavaş yavaş hissettirir “dönülmez akşamın ufkunu”
“Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi,
Eylül diyorsun, tam da orada başlıyor ayrılık.”
Ali Galip AKYILDIRIM