Yıllar yılı bu tarihi statta ne maçlara çıkmıştım . Üçüncü ligin eşiğinden döndüğümüz maçı hiç ama hiç unutamıyorum. Bir önce gün bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Defans olduğum için meşin yuvarlağı düşünemiyorum o an. Çünkü kafa toplarında kısmi felç geçirmemek elde değil... Saha çamur deryası oluveriyor. Neyse maça çıkılıyoruz. İyi de gidiyor ve hatta bir gol de buluyoruz. Ama futbol mucizesi yanımızda değil sanırım. Ama maçın son dakikalarına doğru yediğimiz iki golle maçı 2-1 kaybediyoruz.... Üstünün başımın ve çamurdan tanınmayacak halde kramponlarım maçın tüm yorgunluğu ile kapının girişinde yağan yağmuru izliyorlar Yeşil beyaz Vefa formam ise çamurdan nasibini almış. işte o gün kapının karşısındaki eski bir kartonun içinde bir anne kedi ve üç sevimli yavruyu görmüştüm. Onlar maçı kaybettiğini bilmiyorlardı. Soğuktan titreyen yavru kediyi bir yolunu bulup ısıtabilmem bana daha iyi göründü. Alt sokakta Lütfü abinin bakkalından yiyecek bir şeyler aldım. Bir de süt tabi ki... minik kediler karınlarını duyururken ben ise bugünkü maçın önemini çoktan unutmuştum....
Her yağmur yağdığında bir yerlerde aç kedilerin üzgün ve üşüyen bakışları gelir düşlerime...Futbol tutkusu olan beni tarihin tozlu sayfalarına atabilen yegane tutkudur hayvan sevgisi.... İsmimim hiç mi hiç önemi yok aslında. Sadece bir faniyim. Aç kedileri doyurma ve yaşatma için mücadele eden bir bir fani...
EBUBEKİR KURI