Gecen gün dedemin enstitü zamanından kalma tahta bavulunda yer alan kırmızı kapaklı defteri, uzun bir unutuştan sonra hatırlama gereği duydum...Bir defter almıştım o zamanlar nedeni de bir kız vardı gönlümde. Onu çok ama çok seviyordum. Ona her gece şiirler yazıyordum. Beni sevmediğini bildiğim halde yine de ona şiirler kaleme alıyordum. Bazen de dolunay vaktinde şu soruyu soruyordum. Şu dolunaya bir kez gönül gözüyle bakabilsek beraber. Sanırım ben onun yüreğine tutulmuştum. Yoksa bu defter sayfalar dolusu bir özlem denizini hatırlatmazdı bana...
Bu defteri bazı sayfaları eksik artık. Mutsuz olan bölümleri veya onun beni sevmediğini düşündüğüm yerleri bir kurtarıcı gibi fare kemirmiş. O andan itibaren bu defter ve sana olan bitmeyecek sevgim içinde yepyeni bir hal almış gibi... Bir de fareleri kötülerler. Bilmeden ne büyük bir iyilik edivermiş ikimize de... Dolunay bile gönlüne dolan ay olmuş giden sözcüklerden sonra. Kelimelerin bazıları eksik kalmış. Bazıları ise bıçak eksiği gibi orta yerinden kesilmiş. Kesilen, eksilen kelimeler sözcükler ve belki de zaman. Ama sevda gönülde durduğu vakit hiç eksilebilir mi?
Öğleden sonra üst komşumuz Sabiha teyze yine enfes kekler, kurabiyeler yapmış olmalı. Yoksa mis gibi kokusu bize kadar ulaşmazdı. Bir de bir yeğeni vardı onların. Ne zaman gelse balkonda asılı çamaşırlarımıza kül tabağını boca ederdi. Annem artık onların geldiği vakit çamaşır asmıyor. Kek kokusu da uzun zamandır yok çünkü Sabiha teyze hasta hem de çok hasta... Allah acil şifa versin ona ve tüm hastalarımıza...
Ebubekir Kuri-Eski Defterler