"Sen... Sen o kızsın ! Ne işin var burada ?" dediğimde çiçeği mezarın yanına koydu ve beni umursamadan konuşmaya başladı. "Neden yaptın ki, niye ayırdın bizi ? Söz vermiştik hani, hep birlikte olacaktık. Sırlar dökülüyor abi, intikamlarımızı birer birer alıyorum. Gözün arkada kalmasın, ben hep buradayım. Şu an soğumuş olan kalbinin içinde, solunda."
Direnmeye mecali kalmayan dizlerim yığıldı birden. Buğra'nın bir kardeşi vardı ve bunu benden saklamıştı. Nedeni neydi, bunu benden niçin saklamıştı ?
"Ben Elya, Buğra'nın kardeşiyim." dedi ve Buğra'yı anımsatan bir hareketle önüme düşen saçları arkaya koydu.
"Ben bilmiyordum. Yani, Buğra'nın bir kardeşi olduğunu bilmiyordum. Ama.." derken bir anda gözüm hızla bize yaklaşan Doruk'a kaydı. Hızla ayağa kalktım ve güçlükle ayakta durmayı başardım.
"Ne işin var senin burada ? Yarattığın enkazı görmeye mi geldin, yüzsüz ! Aa pardon ya sen Buğra'dan nefret ediyordun değil mi ? Defol git buradan."
Mezarlıkta yankılanan ses kulaklarımı doldurdu. Tam karşımda Doruk vardı ve haince sırıtıyordu. Yalandan bir üzgün ifadesine büründü ve "Sevgilimi almaya geldim güzelim. He bu arada mezarlıktayız saygılı ol." dedi ve o çirkin ağzını ayıra ayıra güldü.
Doruk ve Elya gittikten sonra Buğra ile baş başa kalmıştım.
" Öyle pişmanım ki. Sen varken hep sensizliği düşündüm. Şimdi sen yoksun ve ben yine sensizliği düşünüyorum. Geçen zamanların değerini bilmeden bir ömür tükettik. Çürüyen bedeninde bir nebze olsun bulduğun can yok artık. Sen bundan sonra beni, ağaçların altından göğe bakıp dilek dilediğimiz yerden izleyeceksin. Ben ise bir daha seni göremeyeceğim. Bak, yağmur geliyor. Dilediğimiz dilekler yağsın üstümüze. Belki hissedersin her bir damladaki sensizliği. Benim her dileğimde sen vardın çünkü. Kendini görürsün orada. Baktığımız gökyüzü birleştirsin bakışlarımızı, her gece aynı yere baktığımız ay birleştirsin ellerimizi. Hatırlıyor musun, yine ağacımızın altına gittiğimiz bir gün. Hava kapalı, güneş bulutu üzmüş, bulut ağlamak üzere bana bir şiir okumuştun. Ne demiş Cahit Sıtkı Tarancı : *" Öldük ölümden bir şey umarak. Bir büyük boşlukta bozuldu büyü..." o gün sanki geleceği gördün. Sessiz kıyametin farkındaydın sanki. Sana bir şey itiraf etmeliyim Buğra, ben aslında.."
"Melina, iyi misin ? Seni yalnız bırakmak istemedim." dedi Elya birkaç metre ötedeki ağacın yanından.
"Lütfen Elya. Bu benim sevgilimle son günüm. Sen o pisliğin yanına git, buraya gelmesini istemiyorum." dedim ve bana yaklaştı.
" İşte bende bu yüzden geldim. Şimdi sırası değil, ikimizde çok üzgünüz. Ama söylemem gereken bir şey var. Ben Doruk'tan intikam almak için onunla sevgili rolü yapıyorum. Abime yaşattıklarını biliyorum ve abimi üzen herkes cezasını görecek." dedi. Şaşkındım.
-Nasıl yani ? Sen ciddi misin ?
-Evet. Hatta abimin ölümüne sebep olan kızı bulup ona da acı çektireceğim.
-Ben aslında..
-Bir şey söyleme Melina. Benimle misin değil misin ?
-Ben bilmiyorum, yani..
Böyle bir durumla karşılaşmak aklımın ucundan geçmezdi. Elinde bir kart vardı. "Karar verince bana ulaş." dedi. Söyleyemedim, o kız bendim diyemedim.
"Sen bu yüzden ayırdın bizi, anlamalıydım." dediğimde elindeki papatyaları yanındaki ağacın dibine bıraktı. " Kötü mü yaptım ?" dedi.
"Hayatımı biraz olsun düzeltmek kötüyse evet, kötü yaptın. Gerçi ben onu hayatıma alarak en baştan büyük bir kabusa uyudum ama..." Elya şekiller çizdiği topraktan ellerini çekti ve bana döndü. " Böyle bir günde o pisliği konuşmamızın ne anlamı var ki ?" dedi ve derin bir nefes aldı. "Bu zamana kadar neredeydin ? Seni hiç Buğra'nın yanında görmedim." dediğimde ağaca yaslandı ve gözlerini gökyüzüne dikti.
"Göremezdin zaten. Annem öldükten sonra kendime gelemedim. Psikolojim bozuldu, krizlere girdim ve bunlardan sonra beni rehabilitasyon merkezine yatırdılar. Seninle Doruk'u ayırdığımda yeni çıkmıştım oradan. Orası ayrı bir cehennem gibiydi. Onlarda delinin, hastanın, psikopatın arasında sadece krizlerimden dolayı kalmam ve kendimi deli gibi hissetmem yaşamam için bir sebep bırakmıyordu. Onlarca kez intihara kalkıştım, hepsinde abim aklıma geldi vazgeçtim. Sonra fark ettim ki yaşamam için bir seep varmış, abim..."
*Cahit Sıtkı TARANCI'NIN Ölümden Sonra şiiri