Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
GECE YARISI YOLCULARI | 23 - Sözümoki
26 Mart 2021, Cuma 02:38 · 465 Okunma

GECE YARISI YOLCULARI | 23

CANDAN VE ONUR
Öğlen olmak üzereydi. Hala Candan'ı bekliyordu. Onun için traş olmuş ve güzel giyinmişti. Sonuçta kızı hırsız olduğu için değil, yakışıklı olduğu için tavlamıştı. Tabi ki bu bir başarı değildi. Ama dış görünüş bazen insanın iyilik dolu kalbinden daha çekici olabiliyordu. Her ne kadar Onur'un kalbi iyilik dolu olmasa da... Onur, ilk aşkının onu hatırlamamasına üzülmüştü. Aradan uzun yıllar geçmişti, belki de hatırlamaması normaldi. Zaten suratına bile doğru düzgün bakmamıştı hiç. Ona uzattığı papatyayı alıp, arkadaşına vermişti. Çünkü arkadaşı bir papatya aşığıymış, öyle söylemişti. Onbir yaşında sevdiği kız tarafından reddedildiği için okuldan kaçtığını hatırladı.
"Kaçtıkta ne oldu? Okusaydık belki güzel bir meslek sahibi olurduk." dedi kendi kendine. Daha sonra büyük, metal masasının çekmecesine uzandı. Çekmeceyi açtı ve içindeki telefonu çıkarıp, elinde döndürmeye başladı. Telefona baktı ve Candan gittikten sonra, ikinci el telefon alıp satan arkadaşına, el altından satmaya karar verdi. O, icabına bakardı. Artık bu telefonun onda durmasına gerek yoktu.
Bazen bir mesleği olmadığı için üzülmüyor değildi. Kendi kaşınmıştı. Liseden sonra, üniversiteyi kazanamamış ve bir daha da kazanmak için uğraşmamıştı. Oto tamirciliği de bir meslekti ama o bir ara elektrik mühendisi olmak istemişti ama sadece bir ara... Babasının emaneti bu dükkan olmasaydı belki daha çok eve girerdi. Ama artık bu kötü hobisinden vazgeçmeliydi. Çünkü hoşlandığı kız bunu istemezdi. Zaten hala nasıl onunla olduğuna şaşırıyor ve bu büyünün hiç bozulmamasını istiyordu. Bunun için uğraşacaktı. Candan için uğraşacaktı. Artık kimsenin canını yakmayacaktı.
O kendi kendine düşünürken, içeri ılık bir rüzgar girdi, saçlarını okşadı. Haşin bir gülüş attı ortalığa. Bugün hava güzeldi. Seslendi çırağına,
"Murat çay getir!"
Çayını beklerken bir sigara yaktı. Derin derin çekti içine. Dumanı havaya karışıyorken, dalıyordu yine gözleri umuda açılan bir perdeye ve o perdeden bir kuğu giriyordu. Bir oraya bir buraya salınırken, içinden aynı cümleyi geçiriyordu 'Lütfen yarıda kalmasın.'
Masasına konan çay bardağının sesiyle irkildi birden.
"Afiyet olsun abi." dedi çocuk ve işinin başına döndü. O an ki işi Candan'ın arabasını silmekti.
Saatine baktı. Onikiyi tam yirmiüç geçiyordu. Candan saat bir gibi gelirim demişti. Az kalmıştı.
Az kalmamıştı çünkü Candan o sırada kapıda belirmişti. Onur gülümseyerek ayağa kalktı. Güzel elini tutarak, "Hoş geldin." dedi.
"Hoş buldum."
"Çay içer misin?"
"Olur."
Murat bu sefer de Candan'a çay getirmişti. "Hoş geldin yenge." dedi gülerek. Candan utanmış, kafasını yere eğmişti. İçten içe gülüyordu. Mutlu olmuştu.
"Kaybol lan!" diye çıkıştı Onur gence.
Çocuk koşarak arabanın yanına kaçtı. Araba yeni gibi görünüyordu. Candan büyük kapıların ardından arabasını çok net görüyordu ve kaç para bayılacağım diye düşünüp, arabasını inceliyordu elinde içini ısıtan sıcacık çayıyla.
"Düşünme."
"Hı?"
"Karşılığında bir şey istemiyorum."
Candan durumu anlayıp, "Olmaz öyle şey." dedi.
"Olur, olur."
Candan mahçup Onur'un yüzüne baktı. Parayı ödemek istiyordu. Sonuçta arabası ilk halini almıştı. Hem o kaza, kendisinin yüzünden olmuştu.
"Olmaz öyle şey Onur."
"Neden?"
Gıcır gıcır parlayan arabasından gözlerini alamadan, "Çok masraflı olmuştur." dedi.
"Şşş! Bak." dedi bileğini göstererek Onur.
Candan'ın ördüğü deri bileklikti bu. Çıkarmamıştı. "Bak, şu bilekliğin değeri kadar değil ne yaptığım masraf, ne de harcadığımız emek."
"Peki çocukların emeği?"
"Onların hakkı kalmaz, merak etme."
Candan yine de huzursuzdu. Bu yaptığı, bileklikle bir olamazdı ki...
"Tamam artık, kes düşünmeyi. Canımı sıkma ama!"
"Peki." diyebildi Candan. Ne dese boş gibiydi. Zaten tüm masrafı karşılayabilecek parası var mıydı onu bile bilmiyordu.
Murat, sonunda anahtarı getirip, Candan'ın eline tutuşturdu. Ve tam bir gıcık gibi gülerek, "Buyur yenge." dedi. Sonra da, "Biz öğle yemeğine kaçıyoruz usta." deyip, diğer çocukla birlikte ortadan kayboldu.
Onur kafasını sağa sola salladı ve "Piç!" diye güldü. Candan da onun bu haline bakıp, güldü. Sonra göz göze geldiler ve birbirlerine gülümsediler. Bu yeni bir başlangıç mıydı hayatlarında? Yeni bir aşk, her şeyi unutturur muydu? İçlerinden aynı şey geçiyordu.
'Bu kadın bana iyi gelecek.'
'Bu adam bana iyi gelecek.'
Sonu nasıl biterse bitsin, ikisi de şu anda mutluydu ve anın tadını çıkarmaya çalışıyorlardı.
Çaylarını içtikten sonra Candan, gitmek için ayaklandı. Tam ayağa kalktığında masada altın rengi kılıflı bir telefon gördü.
Telefonu dikkatli incelemesi, Onur'un dikkatinden kaçmamıştı. İkisi de aynı anda elini telefona uzattı ve kazanan Candan oldu.
Anlamıştı, bu Duygu'nun telefonuydu. Kafasındaki yara izi, altındaki siyah araba ve şimdi de bu telefon. Duyguların evine giren, geçen gün içine giren bu adamdı. Adıyla tezat onursuzluğu onu tedirgin etmişti. Gözlerindeki korkuyu gören Onur, ne diyeceğini bilemedi. Onu, daha çok korkutup, hayatından çıkmasını istemiyordu. Sadece kısık ve utangaç bir sesle, "Candan, ne oldu?" diyebildi.
"O sendin. Arkadaşıma zarar veren adi adam sendin!"
"Ne dediğini anlamıyorum Candan."
Candan sesini yükseltip, "Bu telefonu nereden buldun?!" diye sordu.
Onur ne diyeceğini bilemedi.
"Sana sordum!"
Onur, yine sessizdi.
"Ben... ben çok aptalım... ama nerden bilebilirdim ki, nasıl emin olabilirdim. Sevdiğim adama bak! Hırsızın teki çıktı. Arkadaşıma zarar verdi. Neredeyse onu öldürüyordu. Bense bilmeden onun koynuna giriyordum." Alnına avucunun içiyle vurdu. Tekrar Onur'a döndü.
"Senden nefret ediyorum."
Sonra da arkasını dönüp, hızlıca dükkandan çıktı.

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Bir hatipte mutlaka olması gereken özellik sence nedir?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.