Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
GECE YARISI YOLCULARI | 28 - Sözümoki
23 Mayıs 2021, Pazar 01:55 · 429 Okunma

GECE YARISI YOLCULARI | 28

KULÜBE

Sonunda uyumuştu. Yaklaşık on dakikadır iyice dalmasını bekliyordu. Saçlarını okşarken bol bol kokusunu içine çekmişti. Onun yanında mutluydu ama hiç uyumadığı ve bütün gece seks yaptıkları için kendini yorgun hissediyordu. Kalktı yataktan, duşa girdi. Ilık su kimi kendine getirmezdi ki? Üstünü de giyindikten sonra, Candan'ı yanağından öpüp, evinden ayrıldı. Kapıdan çıktığında saatine baktı. Çok geç kalmış sayılmazdı. Daha sabahın sekiziydi.
Arabasına atlayıp, hastanenin yolunu tuttu. Yine aynı kıza Gökhan'ı sordu ve normal odaya alındığını öğrenince sevindi. İkinci kata çıkıp, Gökhan'ın bulunduğu odaya girdi.
Gökhan mosmor olmuş suratıyla bir ölü gibiydi. Kafası sargılanmış, ayağı alçıdaydı. Bir çizgi film karakteri gibi görünüyordu yattığı sedyede. Onur "Vay be!" dedi. Sesi kısık çıkmamıştı ve bu tepkisi Gökhan'ın gözlerini açmasına neden olmuştu.
"Ooo kimler gelmiş?"
"Kötü olduğunu düşünmüştüm."
"Gördüğün gibiyim."
"Bir hiç gibi yani." Onur, küstahça güldü.
"Siktiğimin piçi."
Onur bu insan müsvettesinden iyice nefret etmeye başlamıştı. Onu boğmak istiyordu ama şu an sırası değildi.
"Yakışıyor mu hiç bu küfürler bir İzmir beyefendisine?"
"Şu hastaneden bir kurtulayım göreceksin gününü adi herif!"
Gökhan bağırmakla hata etmişti. Çünkü başına bir ağrı girmişti. Zaten bütün vücudu acı içindeydi, üstüne bir de bu baş ağrısı eklenmişti.
"O gün gelmeseydin, bugün burada acı içinde kıvranıyor olmazdın."
"Senin yüzünden buradayım. O yüzden güzel sevgiline tüm yaptıklarını anlatacağım."
Biliyordu işte biliyordu. Karşısındaki insan değildi. Resmen her şeyi mahvetmek için doğmuştu.
"Her şeyi birlikte yaptık."
"Bana giren çıkan olmaz koçum." Sesi çok imalıydı.
"Ne demek bu? En az sen de benim kadar suçlusun!"
"Sen rahatına bak."
"Sana hiç güvenmemeliydim."
Bu sefer küstahça gülen Gökhan'dı. Güldükten sonra çenesini sıvazladı sertçe. Canı yanmıştı. Bu halinin tek suçlusu Onur'du. Gözlerini Onur'a dikti. Ona çok kızgındı. Bakışlarını size dikse, ölü olurdunuz.
Onur, o bakışlardan sonra, elini havaya kaldırarak "Eyvallah." dedi ve çekip gitti.

"Yapacak bir şey yok. İşini bitirmem lazım o itin. O sıcak teni kaybedemem."

Bütün kötü adamlar eylemlerinin karşılığını alırdı. Eninde sonunda o da cezasını çekecekti. Ama şu an daha önemli işleri vardı. Hemen hastaneden çıktı. Kirli suçları için bulduğu, büyük oduncu kulubesine vardığında gördüğü manzara pek de iç açıcı değildi. Belli ki birileri ondan önce davranmıştı. Kulubesi berbat haldeydi ve içeri girmek için, mutfağın camı kırılmıştı ama onun ilk baktığı yer yatak odası oldu.

"Ahh evet! Tam da tahmin ettiğim gibi! Umarım ölür ve kemiklerine kadar çürürsün!"
Yatağı duvara doğru itti. Yere eğilip, üçüncü sıradaki büyük ahşap parçayı parmak uçlarıyla kaldırdı. Üstündeki irili ufaklı nizami dizilmiş taşları kaldırıp, kenara koydu. Deli olmak üzereydi çünkü açtığı küçük sayılamayacak derinlikteki çukur bomboştu ve resmen içine sıçılmıştı. Kafayı yemek üzereydi. Pis kokulu bir kabusun içindeydi.
"Lanet olsun! Hangi orospu çocuğu sıçtı buraya?!" diye bağırdı. Şimdi hem zulası, hem hayatı bombok olmuştu. Her şeyini almışlardı ve aldıkları arasında sadece paraları değil, öldürülen kadınların kimlikleri de vardı. O salağı dinlemeyip, onları da diğer eşyalarıyla bir yakmalıydı. Böyle olacağını tahmin etmeliydi. Şimdi ne yapacaktı? Eli ayağı bağlı halde, denge kurmaya mı çalışacaktı? Sonu böyle olmazdı. Olamazdı.
"Hıh! Ne boktan bir gün!"

Kirli bir oyunun baş rolüydü ve yönetmen tarafından her an öldürülebilirdi.
"Kahretsin!"

Şu an bulunduğu bu koca ağaçlarla kaplı, dağ başında öldürülse kimsenin haberi olmazdı. Tıpkı o kadınlar gibi bir bok çukuruna gömülebilir ve sonsuza kadar unutulabilirdi. Sinirden neredeyse saçlarını yolacak duruma gelmişken, birkaç tıkırtı duydu. Silahı da alındığı için, şu an defansa geçemeyebilirdi ama o, hemen gardırop ile kapının arasındaki boşluğa girdi ve kapının arkasında duran beyzbol sopasını eline aldı.
"Bunu buraya koyduğum için çok şanslıyım."
Tüm oyunları oynamalıydı. Bunu ona zorlamışlardı. Tıkırtıya kulak verdiğinde, bir tetiğin çekildiği anda çıkardığı sesi duydu. İyice kapana kısılmış gibi hissediyordu.
Ayak sesleri eski tahtaları gıcırdatırken, şu an belki de hiç görmediği birinden korkuyordu. Nefes alıp vermek için karıncalar gibi çalışmak nasıl bir şeydi? Biri her an namluyu kafasına dayayıp, işini bitirebilirdi.
"Sakin ol.
Sakin ol.
Sakin ol."

Kapının itildiğini hissetti. İyice duvara dayandı. Uzun boylu bir adam odanın içindeydi. Etrafına bakınıyordu. Cama doğru ilerlediğinde, Onur hızlıca bulunduğu yerden çıktı. Adam sesi duyunca arkasına döndü ve silahını ateşledi ama tam o sırada çenesinde bir acı hissetti. Kurşun kapıyı delip geçerken, beyzbol sopası yüzünde patlamış, kanları Onur'un yüzüne kadar sıçramıştı. Onur hızlı olduğu için kazanmıştı. Adamın yanına eğildi. Yüzü felaketti. İyice baktı. Bu adamı tanımıyordu. Hemen tabancasını aldı. Arkasını döndürdü ve cüzdanını aldı. Kimliğine baktı.
"Aslan Kaplan. Bu ne be? Ailen bir zeka küpüymüş dostum!"
Gülmekten kırılmadan önce, kimseye hedef olmadan buradan tüymeliydi. Zaten adamın üstünde ne para, ne de başka bir kimlik vardı. Dışarıda başka leşçiler olabilirdi o yüzden her adımını dikkatli atmalıydı. Evden çıktı. İçindeki korku artmıştı çünkü arabası park ettiği yerde değildi. Sağına soluna, önüne arkasına baktı. Ne arabası, ne de birileri görünmüyordu. Buradan yaya olarak, anayola çıkması en az bir saatini alırdı. Terden sırılsıklam olan bedeni daha da gergin olmasını sağlıyordu. Her yeri kaşınmaya başladı. "Bu böyle olmayacak." deyip, tekrar eve girdi. Tabancayı bankoya koydu ve kafasını lavabonun içine soktu. Soğuk su iyi gelmişti ama kafasını kaldırdığında, soğuk bir şey daha hissetti.
"Şimdi sıçtın işte!"
Kafasına dayatılan şeyin, bir silah değil de bir dondurma olmasını isterdi. Yavaşça kaldırdı kafasını. Namlu da o hareketlere eşlik etti.
Karşısındaki sanki karısına kızına tecavüz edilmiş gibi gözlerinden kin akan bu adam, demin yüzüne beyzbol sopası indirdiği iki metrelik ızbanduttan başkası değildi. Kan içindeki suratıyla daha da korkunç görünen bu adam, görünüşüne yakışır sert sesiyle konuşmaya başladı.
"Şimdi ya tıpış tıpış benimle gelirsin ya da burada leşin kalır."
Onur, daha demin ondan aldığı tabancayı, yine onun elinde görünce "Tamam." dedi.
Adam, silahın ucuyla Onur'un omzuna vurup, "Düş önüme!" diye kükredi.
Adamın adı ve soyadı aklına gelince Onur istemsizce güldü.
"Ne gülüyorsun lan y*rak?"
Onur, adamın ettiğe küfüre bayağı bir bozuldu ama ses edemedi.
"Sana sordum lan s*kik!"
Onur dayanamıyordu. O sopayla kafatasını ezmediği için çok pişmandı.
"Sinirlenme aslan parçası." deyiverdi. Bu sefer adam da güldü.
"Ha ha ha ha ha!"
Ama bu gülüş içten gelen sıcak bir gülüş değildi. Buz gibi ve intikam isteyen bir gülüştü. Adam dağılan çenesinin intikamını alacaktı, belli olmuştu.
Kafasında hissettiği silahın soğuk nefesi, nefes almasını biraz zorlaştırıyordu. Adam silahla, kafasını ite ite yürütüyordu onu. Gittikçe daha da sinirleniyordu ve biliyordu ki, biraz daha zorlarsa, feriştahını bile silebilirdi.
"Nereye gidiyoruz?"
"Sus ve yürümeye devam et."
"Sen nasıl kalktın ya? Ben geberdin sanmıştım."
"Unutma, bana hiçbir şey olmaz."
Onur adamın son cümlesine güldü. Fena güldü. Kahkahası adamın sinirini tepesine çıkarmıştı.
"Ne gülüyorsun lan it?!" dedi ve silahla kafasına hafifçe vurdu.
Onur sesini kesti, yürümeye devam etti ve içinden,
"Bir şeyler yap artık! Hadi ama! Kurtul artık şu salaktan!" diye geçirdi.

Az ilerde gördüğü arabası, Onur'u heyecanlandırmıştı. Adımlarını arabasına doğru hızlandırdı, kafasındaki silahtan birkaç saniyeliğine de olsa kurtulmuş olmanın huzurunu yaşadı. Bu piçten kurtulup, arabasına atlamalıydı. Ama o adımlarını hızlandırdığı an, adamda onun gibi hızlanmıştı. Arabaya iyice yanaştılar ve Onur, onu daha da sinirlendirecek bir şey fark etti.
"Kim indirdi lan tekerlekleri?"
"Bennn." dedi uzun boylu adam sırıtarak.
"Sen belanı mı arıyorsun?"
"Yooo. Seni arıyordum ve buldum."
Ukalaca verilen bu cevap, Onur'un hoşuna gitmemişti. Dudaklarını büzüp, adamla göz göze geldi. Kafasındaki silaha aldırmayıp, sağına baktı iyice, soluna baktı, uzaklara baktı. Sonra adama baktı. Adam da onu izliyordu. Onur boynunu kütletti. Ne yaparsa yapsın silahın ucu da otomatik olarak onunla bir oynuyordu.
"Korkmuyor musun?"
Onur gülerek, "Senden mi?" diye sordu.
Adam tek kaşını kaldırarak, "Sence?" dedi.
"Endişeye mahal vermem."
Adam, bu cevaptan sonra, namluyu iyice bastırdı kafasına.
"Sen kimin köpeğisin?"
"Sen iyi bilirsin." dedi Aslan.
Gökhan'ın köpeğiydi kimin olacak?
"Burada kimi bekliyoruz?"
"Sus ve beklemeye devam et."

Onur bu adamdan ve verdiği cevaplardan iyice sıkılmıştı. Islık çalmaya başladı.
"Kapat lan ağzını!"
Tabi ki de kapatmayacaktı. Islık çalmaya devam etti. Adam umursamamaya çalışıyordu ama başaramadığı kafasını sinirli sinirli sağa sola sallamasından belli oluyordu.
O sırada adamın eli en sonunda yorulmuş olacak ki, silahla bir indirip sallamaya başladı...
...ve Onur tabi ki bu fırsatı kaçırmayacaktı. Ayakkabısının ucuyla, adamın salladığı eline sert bir tekme attı. İstediği olmuş, silah savrulmuş ve afallamıştı.
Onun bu halini fırsat bildi ve omuzlarından tutup, burnuna kafasını indirdi. Adam sendeleyip yere düşünce hemen üstüne oturup, aynı o piç sahibine yaptığı gibi suratına art arda yumruklarını indirmeye başladı. Adamın yüzü kan içindeydi ve zor nefes alıyordu. Onur'un pek umrunda olmadı. Suratına tükürüp, ayağa kalktı ve ayağıyla suratına son hamlesini yaptı.
Silahın yanına gitti ve alıp, beline soktu.
"Sonunda yine benimlesin."

Şimdi bir sorunu vardı. Lastikleri inmiş bir araba ile bir yere gidilmezdi. Peki ne yapacaktı?
Korkmuyor da değildi. Biri gelecekti. Hatta belki de birileri. Hemen etrafı kolaçan etti. Görünürde kimseler yoktu ama her an biri gelip, tekrar kafasına silah dayayabilirdi. Yerde yatan adama kaydı gözü. İğrenç görünüyordu. Bir pislikten farkı yoktu.
Unutma, bana hiçbir şey olmaz.
Onur adamın bu cümlesini hatırlayıp, güldü ve yanına doğru gitti. Çömeldi ve "Yaaa Aslan Kaplan bana dediğin o iddialı cümleyi hatırlıyor musun?" dedi.
Adam, onu duymuş olacak ki, zorla da olsa açtı gözlerini. Gözleri kanlı kanlı Onur'a bakıp sırıttı ve dedi ki,
"Unutma, bana hiçbir şey olmaz."

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Bir hatipte mutlaka olması gereken özellik sence nedir?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.