Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
GECE YARISI YOLCULARI | 29 - Sözümoki
25 Mayıs 2021, Salı 19:13 · 442 Okunma

GECE YARISI YOLCULARI | 29

Şimdi ne yapacaktı? Bu adam neden uzun süreli bir baygınlık geçirmiyordu? İlla öldürmek mi gerekiyordu? Bunu yapmayacaktı. Silahı eline alıp, yanından uzaklaşmaya başladı. Adam hala yattığı ıslak çamurdan kalkmaya çalışıyordu. Onu o çamura iyice batırması lazımdı aslında. Belki bu şekilde ondan sonsuza kadar kurtulabilirdi.
Aslan'ı kendi haline bırakıp, toprak yolda yürümeye başladı. Anayola çıkması çok uzun süreceği için kendini fazla yormaması gerekiyordu. Koşması gerektiğini biliyordu. O yüzden adımlarını hızlandırdı. Yaklaşık yarım saat sonra yolu yarılamıştı. Çaldığı arabayı orada, o halde bırakmış olması hiç içine sinmemişti. Araba için yapacak tek şey, dört tane yeni tekerlek takmaktı. İşi sağlama aldığında, oraya geri dönüp icabına bakacaktı. Saatler geçmiş, öğlen bitmişti. Onur iyice yorulmuş ve terlemişti.
Bulunduğu yer çok sessiz ve ürkütücü olmaya başlamıştı. Güneşte yavaşça elini eteğini çekiyordu. Ayaklarını çabuk tutmalıydı.
Etrafına bakınıp yürürken arkasından hızla bir arabanın geldiğini duydu. Ne olduğunu anlayamadan, araba toz attırarak yanında durdu. Boğazına toz dolan Onur, öksürmeye başladı.
Birkaç saniye sonra, "Helal, helal. Çok mu toz yuttun?" dedi sesini tanıdığı bu adam.
Onur, boğazındaki gıcık geçince, adama baktı.
"Söz vermiştim. Kendimi tutacaktım ama sanırım artık ölmen gerek." dedi ve elindeki silahı, adamın alnının çatısına doğrulttu. İyice bastırdı ve "Hoşçakal." diyerek tetiği çekti.
Karşısındaki bu adam yerinden bile kıpırdamamıştı. Hayır, hayır tabi ki de ölümsüz değildi. Sadece silahta mermi yoktu ve şeytan falan da doldurmamıştı. "İçinde mermi yok." dedi bu gıcık adam ve elinde tuttuğu mermileri tek tek yere attı.
Onur sinirlenerek, "Lanet olsun! Ben senden kurtulmak istiyorum artık!" diye bağırdı.
Adam güldü ve "Unutma, bana hiçbi..." diyebildi sadece. Onur cümlesini tamamlamasına izin vermemişti çünkü.
"Sus lan!" diye bağırıp, bir psikopat gibi, silahın kabzasıyla adamın kafasına ardı ardına vurdu. Adam, bu sefer hazırlıksız yakalanmıştı. Başının acısıyla kendini yere bıraktı ve kanlar içinde oracıkta kalakaldı.
Umarım kan kaybından geberirsin.
Onur, arkasına bile bakmadan adamın yanına geldiği arabaya atladı ve şehir merkezindeki evine doğru sürmeye başladı.
Akşam olmuştu eve girdiğinde. O kadar yorgun ve uykusuzdu ki, hemen uyuyup dinlenmek istiyordu.
Banyoya girdi, aynada haline baktı ve kısa süreli bir şok geçirdi.
Göz altları morarmış, gözleri sararmış ve yüzü kan lekeleri içindeydi. Saçları dağılmış, toz topraktan yer yer birbirine yapışmıştı. Kendine gelip, hemen soyundu. Çamurlu ve kanlı kıyafetlerini çamaşır makinesine attı. Yüksek ısıda makineyi çalıştırıp, duşa girdi. Üstündeki kiri pası suyun sıcaklığında akarken, bugün ne kadar berbat bir gün geçirdiğini düşünüyordu.

Oysa ki gece öyle miydi? Mis gibi bir ten ile bütün gece içiçeydim. Ne olurdu şimdi de yanı başımda olsaydın Candan?

Duştan çıktı. İyice kurulandı. Yatak odasına gitti ve sadece bir baksır giyerek, kendini yatağa attı. Günün yorgunluğuna dayanamamıştı. Oysa ki bütün gün boyunca onu merak eden birisi olmuştu. Defalarca aramış, mesaj atmış ama tek cevap almamıştı. Candan artık sıkılmıştı. Akşam olmuştu. Bir şeyler yiyip, kendini dışarı attı. Saat ona geliyor, o kendine gelemiyordu. Onur'unda başına kötü bir şey gelmediğini umarak, bir bara girdi. Bir bira söyledi ve sigarasını yaktı.
Mekanda genç bir çocuk gitar çalıp, şarkı söylüyordu. Sesi güzeldi ve söylediği şarkıya yakışıyordu.
"Bulamadım seni dün gece
Sarıldım bir şişe geçmişe..."

Bu şarkıyı seviyorum.
Bazı şarkılar insanların eksik yanlarını tamamlardı. Bir yerlerde unutamadıkları aşklarını,
Yarım kalan sigaralarını,
Soğuk kahvelerini,
Bölük uykularını,
Vedasız ayrılıklarını,
Kısa öpücüklerini,
Mutluluğa kalkmamış kadehlerini,
Isınamamış bedenlerini,
Bitmemiş kahvaltılarını,
Yenmemiş yemeklerini,
Çıkılmamış yolculuklarını,
Tek başına yıldızları saymayı...
Bu liste uzayıp giderdi. Bir şarkı dinlerdin. O şarkı eksik yanına dokunur, senin bir parçan olurdu. Seni tamamlardı. O yüzden seçmez miydik sıradaki 'parça'yı? Bu 'parça' bana gelsin, sana gelsin demez miydik?
Bu parça da Candan'a gelmişti. Tam o sırada, Onur'u bulamadığı gecede, birkaç şişeye sarılacaktı sadece.
Çocuk söyledikçe aklına Onur ile yaşadıkları geliyordu. Bira bardağını iki eliyle sıkıca kavradı. Soğukluğunu kemiklerine kadar hissetti. Üşüttüğü ellerini Onur'un ısıtmasını o kadar çok isterdi ki...
Gece yarısını çoktan geçmişti. Artık eve dönmesi gerekirdi. Bir taksi çağırttırdı yine. Yakın olan duraktan, çok geçmeden gelmişti taksi. Taksiye bindiğinde yine aynı şarkıyı duydu.
"Bulamadım seni dün gece
Sarıldım bir şişe geçmişe..."

Şaşırmıştı. Şarkı bitene kadar can kulağı ile dinledi. Kısa bir süre sonra evindeydi. Onur'u aramak istedi ama vazgeçti. Bugün hep o aramıştı. Dönmüyorsa vardır bir sebebi diye düşündü. Fazla umursamamaya çalıştı. Duşa girip, yattı.

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Bir hatipte mutlaka olması gereken özellik sence nedir?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.