Saat gece yarısını geçmek üzereydi. Babası sinirli bir halde onu evde beklerken, çok sevdiği kızı yine eve alkollü gelmişti.
''Neredeydin bu saate kadar?''
''Hoş bulduk baba.''
''Neredeydin bu saate kadar?!''
Su babasının yüzüne alaycı bir tavırla baktı ve gülerek, ''Diskodaydım.'' dedi.
''Ne oluyor sana kızım?! Kaç gündür eve geç geliyorsun?!''
''Bağırma bana!'' Bunu derken Su babasından daha şiddetli bağırmıştı.
''Seni anlayamıyorum artık!''
''Ben uyumaya gidiyorum babiş!''
''Sana kaç kere daha bana babiş deme diyeceğim!''
Babasının son cümlesi umurunda bile olmamıştı. ''Ehhh!'' diyerek, merdivenleri çıkmaya başlamıştı bile.
''Bu kızla işimiz var.''
Tekli koltuğa kendini bıraktı Ender Bey. Artık dayanamıyordu. Karısını özlemişti. Konsolun üstündeki fotoğrafına baktı ve,
''Bu kızla ben tek başıma uğraşamıyorum hanımmm...'' dedi gülümseyerek ama gözlerinden yaşları süzülürken gülümsemesi sustu gitti.
Bir yanı hep uzaktı gerçeklere, yalanlar yakınında dolanıp dururken. Birinin kıymeti hep kaybedilince mi anlaşılırdı? Yalanlar kendi gibi yalancılara ne kadar da çok yakışırdı. Kızı gibi yapacaktı şimdi. Kadehini doldurdu ve karısına kaldırdı. Alkol, her şeyin ilacıydı anda. Keşke uyanınca da her şey o anda kalsaydı.
Duştan çıkan Su, biraz da olsa rahatlamış hissediyordu. Babasının aldığı arabayı, sevgilisinin pert ettiğini duymaması için daha ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Üç gündür eve geç geliyordu ama bir gün babası onun taksiyle eve döndüğünü anlayacaktı. Odasında bulunan mini buzdolabından yarım litrelik sürahisini alıp ağzına dikti. Bir çırpıda içti. O kadar içmesine rağmen hala susuz hissediyordu. Alkol, suyun yerini tutmuyordu vesselam.
Yatağına uzandı. Uzanır uzanmaz aklına Gökhan geldi. Nedenini anlayamadığını bir şekilde gülümseme yerleşti yüzüne. O karizmatik adamı istediğini biliyordu. Bunu ne zamandır düşünüyordu, ne zamandır aklındaydı. Fakat çekindiği bir babası vardı. Ona ne diyecekti?
''Amannnn, ona ne ki?''
Telefonunu eline aldı ve Gökhan'ın sosyal medya hesaplarına ulaşmaya çalıştı.
''Şaka gibi. Sadece Instagram'ı var ve o da gizli hesap. Of!''
Arama motoruna adını ve soyadını girerek, hakkında bilgi sahibi olmaya çalıştı ama nafile. Birkaç cümle ve evlilik haberinden başka bir şey yoktu. Amacına ulaşamayan Su, telefonunu aldığı yere koyarak uyumaya çalıştı.
Ama başaramadı. Gecenin bir yarısı bu adam neden aklına düşmüştü?
Aramalı mıydı?
Bu saatte mi? Saçmalama! Sabah ararsın.
Telefonunu tekrar eline aldı. Bir piyano ezgisi açtı ve onun eşliğinde uykuya daldı. Yaklaşık yarım saat sonra babası sessizce kızının odasına girdi. Çalan müziği kapattı. Üstünü örttü.
Saçlarını yavaşça okşarken,
"Ah yaramaz kızım ah! Sanki arabayı vurduğunuzu bilmiyorum. Niye söylememek için ısrar ediyorsun? Ne diyebilirim ki sana? Nasıl kalbini kırarım? Tek varlığımsın. Seni üzer miyim hiç? Keşke sen de beni üzmesen..." dedi ve çıktı kızının odasından.
Bir zamanlar karısıyla sıcacık uyuduğu yatağına uzandı. Son zamanlarda aldığı kilolar onu epey rahatsız etmeye başlamıştı ama o umursamıyor, içmeye devam ediyordu. Karısının acısını son zamanlarda daha fazla yaşamaya başlamıştı çünkü. Son pişmanlık fayda eder miydi bilmiyordu ama artık af dileyecek bir karısı olmadığını çok iyi biliyordu. On yıl öncesine gidebilseydi eğer, o tetiği kendi kafasına sıkardı.
Karısını aldatmasaydı eğer, vicdanı rahat uyuyabilirdi ama karısının onun yüzünden intihar ettiğini düşündükçe uykuları darmadağın oluyordu.
Düşüncelerinden sıyrılamıyordu.
Keşke bu kadar güçsüz olmasaydın Yasemin. Keşke bu kadar şerefsiz olmasaydım Yasemin. Keşke hep yanımda kalsaydın Yasemin. Keşke seni hiç aldatmasaydım Yasemin.
Ne olurdu şu an benimle uyusaydın Yasemin? Seni özlüyorum Yasemin...
Karısını aldattığını kızı bilmiyordu. Hep annesinin trafik kazasında öldüğünü söylemişti ona.
Yasemin ufak bir kokudan anlamıştı neler olduğunu. Bir kadın için ne kadar ağır bir şeydi aldatılmak...
Acı çeken bir erkek için ne kadar zordu uykuya dalmak? Peki ya hayallere dalmak...
Şu gecenin bir yarısı alıp başını gitseydi uzaklara... Bir gece yarısı yolcusu olsaydı yollarda. Soğuk esen rüzgarı içine doldurup, üstüne bir de yatağın soğuk tarafını alsaydı koynuna, oyun oynar gibi sağlı sollu acıtsaydı canını son derece. Hafifler miydi? Uçar mıydı gökyüzüne? Asıl önemli olan vicdanı, vicdanı rahatlar mıydı? Sanmıyordu.
Su gibi akan zaman onu öldürürdü de ama o, acılarını ilk günkü gibi hep taptaze yaşardı...