Anlat arkadaşım, bu mevsimler ruhu aydınlatırdı geçen senelerde. Şimdi olacak gibi ama olmuyor. Delice belki ama sen biliyorsun. Eğer gökyüzünde gündüz gözüyle ay göremediğimiz bir gün varsa, o gün geceye eşlik eder mi, ölüm gibi değil midir o gecenin uykusu? Ay değil miydi bizi huzurla uykuya bırakan. Sen söyle, güneş doğuyor da ay doğmuyor mu? Bildiğin ruhsuzlaşıyor dediğimiz insanlara bak, artık ruhsuzlaşmışlar. Umut, inanç, güven falan masal olacak gibi hissediyorum pek yakında, umarım olmaz. Biz kötü konuşmadık, biz iyi olsun diye kötüyü dile getirdik biliyorsun. Tabi platformlara yansımadı onlar, çok da gerek yoktu zaten. Biz filozof falan değiliz. Farklı düşünüyoruz, farklı konuşuyoruz, hatta mizahımız bile tuhaf biraz. Ay diyordum evet, ay doğmaz mı? Ben gündüzden çok geceye güveniyorum. Hatta gecenin günahı gündüzden fazla olsa bile. Gündüz ise korkutucu, can sıkıcıdır biraz. İnsanlar kapadı benim tüm yanlışlarımı, doğruyu bulamadan. Bu yüzden korkar oldum yanlış yapmaktan. Ama bilirsin, biz istemedikçe kimse zarar veremez. Öyle iki katlı bir ruha benziyor zihnim. Alt katta gerçekler var, üstte ise korkular, çekinceler, filtreler vs. Ama alt kattakiler son derece doğru, bir türlü üst kata çıkmıyorlar. Güneşten korkuyorlar sanki, aya sığınmışlar.
İki yıl önce diyebilirim sanırım, vakit hızlı geçiyor. Bir yığın düşünce yerini yurdunu bilmez, haddini bilmez küstahlıkla zihnimde savrulurdu. En yeni terimler bile çıkmak için can atardı yerinden. Yaptılar da zaten, zamanla adam olacak derdim kafamdaki, belki insanlardan soyut, belki onların içinde. Onlardan soyutken oldu gibi gelirken, olmamış işte sıradan bir şekilde. Neyse bu hikaye uzar gider, değişiyoruz, kandırılıyoruz kendimizce ve yeniden.. Biz sonsuza kadar yaşayana dek bir ömre ölümler sığdırmak zorundayız. Metinler de işin mizahı, ama ehliyetli, ama ehliyetsiz... Belki birgün alışırız, o gün barışırız. •|•