Bir gün her şey yolunda,
gökyüzü mavi,
içimde sessiz bir huzur.
Sonra bir bakıyorum,
rüzgâr ters esmiş,
kelimeler susmuş,
içimden geçen yollar kaybolmuş.
Bazen her şey bir anlam taşıyor,
küçük bir tebessüm,
tanıdık bir ses,
var olmanın hafifliği.
Sonra,
o anlam dağılmaya başlıyor,
zaman unutturuyor,
anıların rengi soluyor.
Bir yanım tutun diyor hayata,
"Bak, hâlâ nefes alıyorsun."
Diğer yanım fısıldıyor,
"Her şey geçiyor, her şey kayboluyor."
Ve ben,
bu iki ses arasında
bir rüzgâr gibi savruluyorum.
Ama belki de hayat böyle…
Bazen tamamlanmış hissetmek,
bazen eksik kalmak,
bazen ışığa koşmak,
bazen gölgelerde kaybolmak.
Ve belki de,
önemli olan
bütün bu gelip geçenlerin içinde
kendinden bir iz bırakabilmek.