Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Gelişen Dünya Karşısında Kımıldayamayan Din Algısı - Sözümoki
28 Haziran 2019, Cuma 19:17 · 684 Okunma

Gelişen Dünya Karşısında Kımıldayamayan Din Algısı

Dünya döner yıllar geçer mevsimler değişir ve her şey eskir.Eskiyen her şey yerini çağa ayak uyduran yeniliklere bırakır.Bu kadar değişen ve tabiki gelişen dünya karşısında asırlar önce uygulanan dinin kurallarını çağımızda uygulayabilmek zamana karşı direnmek gibi bir şey değil mi diye düşünenler var elbette.Acaba bu şöyle mi algılanıyor?Şuan traktörle çift sürülürken iptidai birkaç kesimin öküzle çift sürülmesi için ayak diretmesi gibi mi?
Dinin gelişim karşısında bir handikap olduğunu düşünenler uzayda koloni kuracaktı da din mi engel oldu?Gelişimi uzaylarda arayanlar yeryüzünde bir sekinet sağlayabilmişler mi bunu da öğrenmek gerek doğrusu.Gelişim dediğimiz şey ne ve ne ile sağlanır:Gelişimi lüks arabalarda, evlerde,kıyafetlerde arayanlara bir çift lafım var.Gelişim öncelikle beyinde aranır.Yani eğitimde ve sonra toplumda azalan suçlarda,yeryüzündeki sekinette.
Ve bunu da en iyi gelişirken ayağımıza dolandığı sanılan dinin hakimiyetiyle sağlarız.Evet orta çağ gibi bir zaman diliminde din ile bilim arasında çok ciddi düşmanlıklar hasıl oldu.Kilisenin baskısı yanlış tutumları para karşılığında cennetten toprak satma ve sert cezalarla yaptırım uygulamaya çalışması dinin üzerinde oldukça ciddi hasarlar bıraktı.Nice bilim adamlarının ( bunların içinde en bilineni Galileo)özellikle astronomiyle yaptığı görüşlerin incille ters düşmesi sebebiyle engizisyon mahkemesinde yargılandı.Artık insanların gözünde din,toplumdan soyutlanması gereken vahşi barbar bir insanı andırıyordu.Bu uydurulmuş dinde reforma ihtiyaç vardı.Bir süre sonra reform hareketleri ve rönesans ışığında kilisenin hakimiyeti kırıldı.Kırıldı kırılmasına da din'in gelişime engel olduğu düşüncesinin tohumları atılmış oldu.Ancak bu insanın müdahalesiyle dini yanlış kullanılmasından ötürü doğan bir sonuçtu.Gelişimin ne olduğundan bahsetmiştik.Manevi boyutu hiç ele alınmayan maddi gelişimden.
Günümüzde seçimlere aday olan cumhur başkanları vaadlerde bulunurken yapacağı yollardan,köprülerden,emekli maaşlarından,asgari ücretten,soğandan, patetesden bahseder.Biride çıkıp ben toplum düzeninde şöyle şöyle yenilikler yapacağım ben toplumdaki suçları azaltmak için çaba sarf edeceğim demez.Bunlar için harekete geçilmeden hiç kimse gelişen bir dünyada yaşadığımızı söyleyemez.Peki ama asırlardan beri uygulanan bu din hiç mi eskimez her çağa her deme nasıl ayak uydurur?Öncelikle şunu sormak istiyorum değişen dünya mı insanlar mı?Mesela önceden mağaralarda yaşarken şuan evlerde yaşamamız önceden ateşi ararken şuan rahatlıkla kullanmamız ya da önceden gideceğimiz yere yayan giderken şuan arabaya binmemiz yani teknolojik tüm değişimler dünyanın değiştiğini gösterir.Eskiden kadınlar hamile kaldığında kayınvalidelerine söyleyemez utanırdı şimdi içinden civciv çıkan yumurta resimli laubali buluzlerin giyilmesi,eskiden kız namus demekti şimdi genç kızların namuslarını ulu orta yere sermesi,eskiden çocuk büyütmek emekti şimdi en değerli olan evlatların bir paçavra gibi itilmesi,eskiden karı koca arasında bir saygı vardı şimdi evliliklerde her iki taraf hakir görülmek korkusuyla birbirlerine boy ölçüşmesi v.b daha nicesi.Bunların hiç birinin değişen dünyaya ayak uydurmak için yapıldığı söylenemez. O halde değişen dünya değil insanlardır.Ve bunun gibi değişen dünya sayesinde oluştuğu zannedilen,iradenin bertaraf edilerek nefse teslim olan her fikir her düşünce değişen dünyanın üzerine atılıp, insanların safsatalarına dinin ayak uydurmasını beklememiz elbetteki pekte mümkün değildir.O halde bu çirkinliklere yetişemediği için dini suçlamak yerine üzerlerindeki kiri tozu silkelemek için ayağa kalkmalıdırlar.Nitekim değişimin bir kıstası bir durağı ve bir sonu yoktur.Hele insanda bu sınır dünyaları aşacak kadar fazladır.Evet evrendeki her şey değişir ve gelişir.Mesela bir tohum büyür filizlenir dallanır ağaç olur ve durur.Ama durur.İnsan eğer bir sınırının olduğunu bilmezse durmaz ne yapacağı yarın ne düşüneceği neyi seveceği neyden vaz geçeceği hiç belli olmaz.Biz hayatımızı idame ettirmek için insanın duygularını kıstas almamız imkansızdır.Freni olmayan arabaya kim binmek ister?Akıllı olan hiç kimse değil mi,o halde freni olmayan bu insana da tabi olmak pek akla sığan bir şey değildir.Çünkü:Nerde duracağı neye çarpacağı bizi nereye sürükleyeceği hiç belli olmaz.Insan haddini aşarak yaptığı bu taşkınlıklara bir sınır getirmeyi düşünmeyip dinin sınırlarını genişletmek istiyor.
Dinin uhdelerini sanki bir kurum tarafından yazılan seromoniler gibi zannedenler bu uhdelerin evrensel bir nitelik taşıdığını düşünmesi elbetteki çok zor olacaktır.Bir kurum yöneticisi o kurumun insanlarını ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak bir takım emirler
ve yasaklar dahilinde bir düzen oluşturması sadece o kurumun mutlak düzeni için geçerlidir.Bu kurallar başka bir kurumda ya da başka bir zamanda olağanüstü bir hal oluşturmaya muktedirdirÇünkü:Sınırlı bir varlık sınırlı olan insanlara ve sınırlı olan bir zamana göre hüküm vermiştir.Dinin hükümleri için hiçbiri söz konusu değildir.İlmi ve kudreti sınırsız olan Allah tüm zamana ve tüm insanlara göre hüküm vermiştir.Bu hükümlerin aynı çağda doğuda geçerliliğini sürdürürken batıda sürdürülemeyeceği düşüncesi insanların kendi azgınlıklarının sonunda meydana getirdiği kuşkulardır.Neyin kavgası bu biz neyi tartışıyoruz?Allah tüm dünyaya ve zamana yetecek bir din indirmekten beri midir?Kimdir en güçlü?kimdir ilmi sonsuz?kimdir çıkarsız hesap gören?kimdir hakimiyet sahibi?Ve yine bizi yanlış algılara yönlendiren sebebin altında Allahı yeterince tanıyamamak yatıyor.Kilisenin etkisinin korkunç sonuçlar doğurduğunu gördük.
Birde peygamber efendimizin zamanına sahabe dönemine bakalım.Cahiliye devri diye adlandırdığımız bu zamanda ise kız çocuklarına değer verilmiyor diri diri toprağa gömülüyor,kadınlara mirastan hiç pay verilmiyor ve putperestlik adı altında taştan heykelleri tanrı olarak kabul ediyorlardı.Ve sonra efendimiz Hz.Muhammed'e peygamberlik verildi.Kuran ayetleri nazil olmaya başladı.Ilk ayet oku emriyle başladı.Oku emriyle başlayan bir kitap insanın gelişimine engel olabilir mi? Daha sonra üstünlüğün ancak takva ile olduğunu erkeğin kadına yaratılış bakımından verilen imtiyazlar hariç bir üstünlüğünün olmadığını belirtti.Onların içinden öyle güzel öyle fedakar insanlar çıktıki bir insan nasıl bu kadar kendini geliştirebilir dedirtti insana.Evet belki uzaya mekik göndermediler uçan arabalar da icat etmediler hatta ellerinde ışık olarak meşale,yiyecek bir lokma ekmekleri yoktu bazılarının.Bunlar neye yararki tüm dünyayı aydınlatan elektiriğimiz kalpleri aydınlatamadıktan sonra.Midelerimiz tıka basa doyarken ruhumuz açlıktan bir köşede kıvrandıktan sonra.Sorunda bu ya işte.Bedenimiz maddi gelişim içerisinde zirveye yükselirken ruhumuz en dibe çöküyor.Ama hiç kimse ruhumuzun gelişimi için bir şey yapmıyor.Sahabe döneminden bir kıssayla övgülerimin layık olduğunu göstereyim.
Abdullah b. Dînâr radıyallâhu anh şöyle rivayet eder:
Halife Hz. Ömer radıyallâhu anh ile beraber Mekke-i Mükerreme’ye doğru yola çıkmıştım. Yolculuğumuz esnasında dağdan bize doğru bir çoban inip geldi. Bizleri hiç tanımıyor ve lalettayin yolcular sanıyordu. Hz. Ömer radıyallâhu anh denemek kastıyla ona dedi ki:
“Ey çoban! Bana bu sürüden bir koyun satsana.”
Çoban derhal şöyle cevap verdi:
“Ben bir köleyim.” (Bu sürünün sahibi ben değilim. Efendim beni bu sürüyü korumam ve otlatmam için vazifelendirdi, satmak için selahiyetim yoktur.)
Hz. Ömer denemesine devam ederek ona şöyle karşılık verdi:
“Satarsın, sonra da efendine bana sattığın koyun için ‘Kurt kapıp yedi.’ deyiverirsin olmaz mı?”
Böyle bir yalanla efendisini aldatmak saf ve temiz çobanın iman anlayışına uygun değildi. Bu sebepten kısa fakat özlü bir soru ile karşılık verdi.
“Fe eyne Allah!” (Yani efendime böyle dersem Allah nerede kalır?!! O her yerde hâzır ve nâzır değil mi, her şeyi görmüyor, bilmiyor mu; kulları aldatsak bile O’nu aldatmak mümkün mü? Emanete hıyanet eder ve yalan söylersek bizim Allah inancımız nerede kalır!?)
Hz. Ömer bu halisâne cevaptan çok memnun oldu, duygulanıp ağladı. Sonra bu dürüst köleyi efendisinden satın alarak âzat eyledi.Ve köleye şöyle dedi:
“Verdiğin cevap işte seni kölelikten kurtardı, âzat edilmene sebep oldu. Umuyorum ki âhirette de cehennemden kurtulmana vesile olur.”buyurdu.Islam öyle güzel bir düzenki dağın tepesindeki çobanı dahi adam ediyor.Kimsenin birbirini kandırmadığından emin olunan bir toplum.Şimdi ise sorsan dolandırılmayan hiç kimse kalmamış bir düzende bize gelişimden bahsediyorlar,bize gelişim dersi vermeye çalışıyorlar.Dinin gelişime engel olduğunu söylüyorlar.Gerçek gelişimin peşindeyseniz,bırakın elinizdeki maketleri,bırakın marsta su aramayı,bırakın üst üste ev dizmeyi,suyla çalışan araba üretmeye çalışmayı, bırakın yeni yeni makinalar, robotlar icat etmeyi.Şu çobanın dürüstlüğünün kırıntısını insanların kalbine yerleştirmeye çalışın.Saadetli huzurlu bir yeryüzü için çalışın.Insanı eğitemeyen bir toplum gelişemez.Gelişimin ilk basamağında insan yer almalıdır.Ve gelelim dinin kımıldayamayan bir varlık oluşu algısına.Din bir buz kütlesi gibi durağan değildir.Zamanla yeni sorunlar yeni içtihatları gerektirebilir.Bu meselenin doğurduğu pek muhterem iyi niyetli (güya doğru islam için mücadele eden sahtekar kesim)islam güncellenmeli mi tartışmasının doğru olduğunu göstermez.Kuran'da nassla sabit olan hiçbir ayetin tek kelimesi değiştirilemez.Ancak yeni çıkan meselelerde Kuran ve sünnet ışığında içtihatlar yapılabilir.Bazı proflar kuranı kerimin ayetleri hakkında o zamanın örf adet ve durumuna göre hüküm verildiğini söylemeye başladı.Yani miras ayetinde kadına bir erkeğe iki pay verilmesi o zaman için uygunmuş.o zaman kadınlara değer verilmediğinden Allah'ın direkt olarak eşit pay verilmesini söylemesi beklenilmezmiş.Bunu günümüze uyarladığımızda böyle bir sorun olmadığından kadın ve erkek eşit alabilirmiş.Bunun gibi daha nicesi olan mügalatadan ibaret sözler.Bu öyle korkunç bir açıklama ki o halde biz kuranın her ayeti için bu tevillerde bulunabiliriz. Maide suresi/3 ayeti kerimede Allah"Bugün sizin için dinizi kemale erdirdim tamamladım"buyurur.
Allah'ın tamamladığı dinden tek kelime ekleyip çıkartamayız.Ayrıca günümüze uyarlayarak koyacağımız bu yeni hükümlerde Allahın rızası olduğunu nasıl anlayacağız?Birilerine bizden habersiz vahiy mi geliyor yoksa!Bu fikirlerin dini bozmak isteyenlerden çıktığı apaçık ortadadır.Hülasa islam çağa göre uyarlanmaz,çağ islama göre uyarlanır.Evet birbirine uygun olmayan bir şeyler var ama doğru olan dinin bu çağa uygun olmadığı değil,bu pis çağın tertemiz dine uygun olmadığıdır...

1 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Bir hatipte mutlaka olması gereken özellik sence nedir?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.