Zaman geçiyor işte. Dolduramamışız ruhumuzun içini, hâlâ geç olmasa bile. Buraya kadar irademle gelmedim, belli ki insanlar da beni iyi getirememiş. Hepsi birer dertmiş, en kötüsü tavsiye verenler o tavsiyeye en çok maruz kalan, ki muhtaç da kalanlarmış. Aforizmalara bakıyorum, birçoğunu ben insanlara anlatmayı denemiştim, ciddiye almamışlar. Şimdi fark ettim ki abes olan benim sorgularım değil, insanların yargılarıymış. Koskoca ruh ütopyamdan da emin olamamıştım, ama net. Yani üzücü bir durumdayız, şurada ömrümüzün ortalama çeyreğini yitirmişiz. Biri bile beni uyarmıyor artık vaktini boşa harcama diye. Bir kişi de bana anlatmadı bu hayatın sonrasına nasıl hazırlanacağımı... Kendim öğreneceğim herhâlde. İnsanlar genel olarak gereksiz varlıklar, hoş bunları onlara söyleyemeyiz. Zaten bu yüzden herkes kendini bir şey zannediyor. Çok değerli değilsiniz arkadaş, hiç de olmadınız. Sizi sadece yaratıcınız değerli kılar. İstisna olanlar vardır elbette, ama genel olarak boş hayaller kurup gerçekleştirme peşinde ölüp gidenlerdensiniz.
Bir filozof şöyle diyordu: Dünyada saygıdeğer olan insanlar rahip, savaşçı ve ozanlardır, gerisi sadece meslekleri işletir. Onlar ayaktakımıdır. Günümüz karşılığı ise: Bilge, Asker ve Şair... gerisi angaryacı...