İsteksiz bir şekilde açtığı kapıda,katı bir koyulukta bana bakıyordu.
—İceri davet etmeyecek misin beni?
—Tabi ki hayır,sana içeri gelmeni teklif edecek,çay çorba servisi yapacak halım yok herhalde.
—Kızım yeter artık yedi yıl oldu. Sence de artık yüzleşmemizin zamanı gelmedi mi? Şimdi içeri giriyorum ve sen de bana bir kahve yaptıktan sonra oturup beni dinliyorsun.
El mahkûm kabul etti, ne kadar koyu baksa da bana içinde bir yerlerde beni dinlemek istedigini ,haklılığımı ıspatlamamı beklediğini anlaya biliyordum. Tabi ki ona hak veriyordum, benden nefret etmekte haklıydı çünkü babasını öldürmüştüm. Sena 10 yaşındaydı daha o zamanlar,babasıyla aramızdaki şiddetin,geçimsizliğin farkındaydı ama onu öldürmem beklediği son şey bile değildi.
Kapıyı sonuna kadar açıp,sessizce köşeye çekilmesini barış antlaşması olarak düşünmem fazla mı iyimser bir tavır olur acaba. Içeri girdim. Hayran kalmamak elde değil. Ne kadar benden nefret etse de,benim genlerimi taşıdığını evinin dizaynından bile net bir şekilde anlayabiliyordum. Oldukça sade ve şık döşenmiş,televizyon yok,kitaplarla dolu bir kütüphane,tek bir tane ikili koltuk (misafir sevmediği çok açık),ve bir laptop, o da internetten araştırmaları için muhtemelen. Sena küçükken de nefret ederdi televizyondan,oyalansın diye açtığımız çizgi film kanallarına bakmazdı bile. Yaşına uygun belgeseller izler, minnak araştırmalar yapardı. Sanki babasıyla benden kaçmak için saklandığı bir mağaraydı kendini verdiği kitapları ve araştırmaları. Ben evini hayran hayran izlerken getirdi kahveleri.
—Sade nescafeydi değil mi?
Unutmamıştı,sadece umursamıyor gibi yapıyordu. İnsan yedi yılda canından bir parçayı unutabilir miydi?
—Evet kızım sade nescafe.
—Evet Nurdan hanım,sizi dinliyorum.
Nurdan hanım... Peki kızım sen de haklısın ne denir ki.
— Şimdi beni iyi dinlemeni istiyorum Sena. O geceden sonra yıllarca kendimle bile konuşmadım bu konuyu. Şu an burada sana ilk ve son defa anlatıyorum . Bir daha böyle bir cesareti kendimde bulamam o yüzden beni,sözümü kesmeden dinlemeni istiyorum.
Babanla aramızdaki geçimsizliğin farkındaydın sen de. 10 yıl kızım,10 yıl uğraştım ben onunla bir iletişim kurabilmek,huzurlu bir yuvaya sahip olabilmek için. Olmadı. Sen de şahittin, her gecemiz ya fiziksel yada sözel şiddetle bitiyordu. Babanın bu bakış açısının en sağlam dayanağı neydi biliyor musun? Nisa 34. ayet. Çünkü orada "erkekler kadınların hakimidir,iyi kadınlar kocalarına itaat eder,dik kafalı kadınlarınızı dövün" diyordu. Baban da evin yöneticisi benim diye her türlü aşağılık hareketi sergilemekten vazgeçmiyordu. Beni dövüyordu çünkü yönetici oydu,maaşımı zorla elimden alıyordu çünkü yönetici oydu,bana kendimi hakaretleriyle değersiz hissettiriyordu çünkü yönetici oydu ve hatta bana tecavüz ediyordu çünkü yönetici oydu. Çünkü kadın yatak odasında kocasına hayır derse bilmem kaç tane melek sabaha kadar o kadına lanet edermiş. Ben bu yüzden deist oldum kızım. Tanrı erkekleri bizden daha güçlü yaratarak dünyaya saldı ve biz aciz kadınları onlarla baş başa bıraktı. Hayata bir sıfır önde başlamış bir varlıkla mücadele ediyorduk ve karşımıza Tanrı sözünü sürekli bizi frenlemek için engel diye sunuyorlardı. Hatırlıyor musun birkaç gün gelmedi eve ve sonra dönüşü muhteşem oldu. Sopayla girişti bana. Çünkü onu polise şikayet etmiştim. Ve onlar da bir kaç gün göz altında tutup aile kurumunu korumak adına serbest bırakmışlardı. Ne de olsa aile kutsal öyle değil mi? Aslında herşeyin bu boyuta gelmesinde benim de suçum azımsanamayacak kadar büyük. Eğer biz sevgiliyken seni kıskanıyorum diye ilk tokadına sessiz kalmasaydım belki bunlar olmazdı,ya da kıyafetime,görüşeceğim insanlara,gitttigim yere karışmasına müsaade etmeseydim iş buralara gelmezdi. Ama gençliğin ateşi,aşkın gözü kördür diye haklı çıkarıyorum işte kendimi.
—Ne kadar da güzel anlatıyorsunuz Nurdan hanım. Sizi duyan da sessiz sedasız el mahkûm kaderinize boyun eğdiğinizi düşünecek. Sen de gücün kuvvetin yettiği kadar vurmuyor muydun babama. Internetten başka adamlarla konuştuğunu bilmiyor muyum sanıyorsun? Belki biraz sessiz kalsan,alttan alsan babam değişebilirdi. Babamın yaptığı doğru demedim hiç bir zaman,ikinizden de aynı şekilde nefret ediyorum ama bugün bilimsel veriler de gösteriyor ki erkekler vücutlarındaki testesteron hormonu yüzünden daha agresif ve gergin oluyorlar. Oysa kadında östrojen hormonu daha ağır basıyor ve bu da onun merhametli,şefkatli tarafı oluyor. Oysa sen şefkatli tarafına yatırım yapacağına, babam her vurduğunda sen de aynı şekilde karşılık vermeyi tercih ettin. Kimin haklı olduğu umurumda bile değil,siz benden ailemi çaldınız. En azından beni dünyaya getirmeyerek iyi bir şey yapabilirdiniz.
—Haklısın kızım. Benim şefkatli tarafıma yatırım yapmam gerekiyordu çünkü ben kadınım,anneyim değil mi? Çünkü ne olursa olsun uysal olan taraf ben olmalıyım öyle değil mi. Ne de olsa yuvayı dişi kuş yapar. Sırf sen o istediğin yuvaya sahip ol diye 10 yıl uğraştım ben. Ne yani beni döven bir adamın karşısında el pençe divan durmayıp karşılık verdiğim için mi suçluyum. Tabi sen de haklısın ne olursa olsun kadının sessiz kalan taraf olması beklenir. Ancak sessiz kalan kadınlar kendilerine acınılmasını hak eder değil mi? Kusura bakma kızım. Ben o değilim,ayakta,güçlü durmak için ne aldatmaktan çekinirim ne de öldürmekten. Kadınlığımın gerektirdiği fedakarlığı yeterince yaptığımı düşünüyorum.
Ama babanı öldürmemin sebebi bunlar değil. Sen bir gece anne annendeyken,fırsat bu fırsat deyip babanla konuştum. Senin orada olmaman iyiydi çünkü olacakları tahmin ediyordum ve şahit olmanı istemiyordum. Babana ondan boşanmak istediğimi,artık yürümediğini anlatabileceğim en uygun dille anlattım. Ancak o buna pek anlayışla yaklaşmadı. Bünyesinde ne kadar kuvvet varsa üstümde kullanırcasına dövdü beni ve sonra tecavüz etti. Ondan asla ayrılamazmışım,ben ona aitmişim,beni çok seviyormuş falan filan. Sonra, kulağıma eğilip en içten,en ciddi ses tonuyla onu terkedersem seni öldüreceğini söyledi. Neye uğradığımı şaşırmıştım,nefesim kesildi, hiç bir şey söyleyemedim. Ağzımdan çıkan tek cümle tamam kahve içelim oldu. Sanki dünyanın en normal meselesini halletmişiz gibi. Aşkına ve tehditlerine göz yumduğumu düşünerek odaya geçti. Ben de mutfaktan bıçağı alıp arkadan boğazına sapladım. Tek bir saniye düşünmedim ve yedi yıldır tek bir an pişman olmadım. Cezamı çektim zaten. Neyseki sosyal medya kadın haklarına senin kadar sert yaklaşmıyor. Benim içerden çıkabilmem için kampanya başlattılar ve devlet bu kampanyaya beş yıl içinde beni serbest bırakarak cevap verdi. Nefsi müdafa... Nefsimi değil kızım,seni müdafa için öldürdüm ben o adamı. Pişman değilim. Neyse senden af dilemeye değil, ilk ve son kez o günün sebebini anlatmaya geldim sadece.
Gözlerinin buğulandığının farkındaydım. Ancak hiç bir şekilde tepki vermedi. Bana hak vermemeye yemin etmiş gibiydi. Kalktım ve geldiğim gibi çıktım kapıdan. Kızımın kendiyle yüzleşmesine alan bırakarak gittim. Belki son,belki de bir başlangıç oldu bu ziyaret,bilemiyorum. Zaman gösterecek