Kendini aralara kapanan hayali sandığı, bileklerine sarkan acıdan kurtarırken sırıtıyordu ve biriktirdiği sadece sızıdan ibaret kalmıyordu. Biriktirdiği bileniyordu burkulan hırçınlığına ses edemiyordu.
Hal veremediği tek şey belki de sürekli yoğrulan bitkinliğiydi. Yaşadığı şeylere sarılarak uykuya dalmaya bıraktı bedenini dünü hatırladı bugünü kurcaladı zamansız gelen karanlıkla duraksadı. Gerçeklik çizgisine yaklaşan hayallerini anımsayarak gülümsemeye başladı. Aniden kalkarak aynaya doğru yöneldi ve kendine baktı bakışlarının olgunlaştığını hissetti. Tam anın içinde kaybolmaya hazırlanırken zihin tarafından bir kopukluk yaşandı ve o hüzünlü dalgınlığın verdiği burukluk esnasında elleri bir şeylerden sıyrılır gibi titremeye başladı sanki yanılgıları açığa çıkıyordu.
Ömer Faruk Kuştoğan